6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NDA YAPILAN SON DEĞİŞİKLİKLER

6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU’NDA YAPILAN SON DEĞİŞİKLİKLER

6100 SAYILI HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU'NDA YAPILAN SON DEĞİŞİKLİKLER

-HUKUK BÜLTENİ-

                                               BÜLTEN TARİHİ: 30/11/2020

GİRİŞ

28.07.2020 tarih ve 31199 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ("7251 s.lı Kanun") ile bir kısım kanun hakkında değişiklikler yapılmıştır. Bu bültende 7251 sayılı kanun ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda ("HMK") yapılan değişiklikler ele alınmıştır.

1. HMK'DA YAPILAN SON DEĞİŞİKLİKLER

1.1. KİŞİLERİN KORUNMAYA DEĞER ÜSTÜN MENFAATLERİ OLMASI DURUMUNDA HAKİMİN YARGILAMANIN GİZLİ YAPILMASINA KARAR VERİLEBİLMESİ

7251 s.lı Kanun m. 2: "6100 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, taraflardan birinin talebi” ibaresi “yahut yargılama ile ilgili kişilerin korunmaya değer üstün bir menfaatinin kesin olarak gerekli kıldığı hâllerde, ilgilinin talebi” şeklinde değiştirilmiştir."

HMK’nın “Aleniyet ilkesi” başlıklı 28. maddesinde yapılan değişiklikle, hukuk yargılamalarında hakimin gizlilik kararı verebileceği durumların kapsamı genişletilmiştir. Değişiklikten önceki düzenlemede hukuk yargılamalarının gizli yapılmasına sadece 'genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde' karar verilebiliyordu. İlgili yenilikle birlikte, hakim, ilgili kişilerin korunmaya değer üstün menfaatlerinin gerekli kıldığı durumlarda da yargılamanın gizli yapılmasına karar verebilecektir.

1.2. HAKİMİN RED SEBEPLERİNİN GENİŞLETİLMESİ

Yakın zamanlı yeni düzenlemelerle hukuk dünyasına kazandırılmış olan 'uyuşmazlığın alternatif çözümleri'nden olan 'arabuluculuk' ve 'uzlaştırmacılık' müesseseleri, HMK'da hakimin reddi sebeplerinin de genişletilmesini mecbur kılmıştır. 

7251 s.lı Kanun m. 3: "6100 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “etmiş olması.” ibaresi “etmiş olması; uyuşmazlıkta arabuluculuk veya uzlaştırmacılık yapmış bulunması.” şeklinde değiştirilmiştir."

Böylece HMK m. 36 son hali ile şu şekildedir;

"Hâkimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebin bulunması hâlinde, taraflardan biri hâkimi reddedebileceği gibi hâkim de bizzat çekilebilir. Özellikle aşağıdaki hâllerde, hâkimin reddi sebebinin varlığı kabul edilir:

a) Davada, iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş olması.

 b) Davada, iki taraftan birine veya üçüncü kişiye kanunen gerekmediği hâlde görüşünü açıklamış olması.

 c) Davada, tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş veya hâkim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması; uyuşmazlıkta arabuluculuk veya uzlaştırmacılık yapmış bulunması.

ç) Davanın, dördüncü derece de dâhil yansoy hısımlarına ait olması.

 d) Dava esnasında, iki taraftan birisi ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunması."

1.3. İŞ BÖLÜMÜ İTİRAZININ İLK İTİRAZ OLMAKTAN ÇIKARILMASI

7251 s.lı Kanun m. 8: "6100 sayılı Kanunun 116 ncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi yürürlükten kaldırılmıştır."

Anılan madde ile, HMK'nın 116. maddesinin 1. fıkrasının c bendi yürürlükten kaldırılarak 'iş bölümü itirazı' ilk itiraz olmaktan çıkarılmıştır. Böylece yeni düzenlemeyle beraber ilk itirazlar;

a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı

b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı

olmak üzere iki şekilde karşımıza çıkmaktadır.

1.4. DELİL AVANSININ DAVA AÇILIRKEN MAHKEME VEZNESİNE YATIRILMASI ZORUNLULUĞUNUN KALDIRILMASI

7251 s.lı Kanun m. 9: "6100 sayılı Kanunun 120 nci maddesinin başlığı “Harç ve gider avansının ödenmesi” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(3) Taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen delil avansına ilişkin 324 üncü madde hükümleri saklıdır.”"

Burada anılan değişikliğin getirdiği yeniliği daha iyi anlamak adına HMK m. 324'ü inceleme konusu yapmak gerekmiştir.

HMK m. 324:

"Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.

 Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.

Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır."

Anlaşıldığı üzere, 7251 s.lı Kanun'un anılan 9. maddesi ile, HMK'nın 120. maddesinin başlığı “Harç ve gider avansının ödenmesi” şeklinde değiştirilmiş, 7251 s.lı Kanun'un 9. maddesinde anılan fıkra HMK m. 120'ye eklenerek 'delil avansının dava açarken mahkeme veznesine yatırılması zorunluluğu' da kaldırılmıştır.

1.5. TARAFLARIN DİLEKÇELERİNDE GÖSTERDİKLERİ ANCAK DİLEKÇELERİ İLE BİRLİKTE SUNMADIKLARI BELGELERİ MAHKEMEYE SUNACAKLARI SÜRE ZARFINDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI

7251 s.lı Kanun m. 14: "6100 sayılı Kanunun 140 ıncı maddesinin ... beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(5) 139 uncu madde uyarınca yapılan ihtara rağmen dilekçelerinde gösterdikleri belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için gerekli açıklamayı yapmayan tarafın bu delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilir.”"

HMK'nın ilgili 140. maddesinin 5. fıkrasını son değişiklikten önceki hali şu şekildeydi:

"(5) Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir."

7251 s.lı kanun ile getirilen değişiklikle, artık tarafların HMK 139. maddesi uyarınca mahkemece kendilerine çıkarılacak olan 'Ön inceleme duruşması davetiyesi'nde aynen belirtilecek olan "Davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği." ihtarı gereği, söz konusu belgeleri davetiyenin tebliğinden itibaren kesin süre içinde sunmaları gerekecektir. Böylece son değişikliklerden evvelki dönemde geçerli olan 'ön inceleme duruşmasında verilecek olan kesin süre içinde belgelerin sunumu' uygulamasından vazgeçilmiştir. Yargılama sürelerinin kısaltılması ve usul ekonomisi açısından da yerinde bir değişiklikle, taraflara, ihtarın tebliği ile başlayacak olan süre zarfında delillerini mahkemeye sunma zorunluluğu getirilmiştir.

1.6. ÖN İNCELEME DURUŞMASINDA, KARŞI TARAFIN YOKLUĞUNDA, İDDİA VE SAVUNMANIN GENİŞLETİLMESİ VEYA DEĞİŞTİRİLMESİ İMKANININ ORTADAN KALDIRILMASI

HMK m. 141/1'in değiştirilmeden evvelki hali şu şekildeydi: "Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.

Yukarıda belirtilen maddede altı çizili kısımların kanun metninden çıkarılmasını düzenleyen ve yeni bir düzenleme getiren 7251 s.lı Kanun'un 15. maddesi: "6100 sayılı Kanunun 141 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.”" şeklindedir.

Anılan düzenleme neticesinde, artık dilekçelerin verilmesinden sonra iddia veya savunmalar genişletilemeyecek yahut değiştirilemeyecektir. Bu hususta ön inceleme duruşmasına mazeretsiz de olsa katılmamış bulunan tarafın yokluğunda duruşmaya katılan tarafın, karşı tarafın muvafakatını aramaksızın iddia veya savunmalarını genişletebilmesi yahut değiştirebilmesi imkanına son verilmiştir.

Belirtmek isteriz ki, tarafların ıslah hakkı saklıdır ve aşağıda (1.8. Başlık) açıklanacağı üzere anılan 7251 s.lı Kanun ile birlikte tarafların ıslah yapabileceği durumların kapsamı da genişletilmiştir.

1.7. TARAFLARIN DURUŞMAYA ELEKTRONİK ORTAMDAN KATILMA TALEBİNDE BULUNABİLMESİ

7251 s.lı Kanun m. 17: "6100 sayılı Kanunun 149 uncu maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla veya başka yerde duruşma icrası

MADDE 149 – (1) Mahkeme, taraflardan birinin talebi üzerine talep eden tarafın veya vekilinin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine karar verebilir.

(2) Mahkeme resen veya taraflardan birinin talebi üzerine; tanığın, bilirkişinin veya uzmanın aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine karar verebilir.

(3) Mahkeme, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerde ilgililerin, aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine resen karar verebilir.

(4) Mahkeme, fiilî engel veya güvenlik sebebiyle duruşmanın il sınırları içinde başka bir yerde yapılmasına, yargı çevresi içinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi adalet komisyonunun uygun görüşünü alarak karar verebilir.

(5) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.”"

Anılan madde ile, HMK m. 149 başlığı ile birlikte değiştirilerek, yargılama usulü açısından bir çok yenilik getirilmiştir. Böylece hukuk dünyasında usul ekonomisine daha uygun düşeceği, yargılama sürelerini düşüreceği ve taraflar ile vekilleri açısından gerek ekonomik gerek fiziki kolaylık sağlayacağı düşüncesi ile, ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden duruşmaya katılmalarına ve usul işlemlerini gerçekleştirmelerine daha fazla olanak sağlanmış, aynı şekilde bilirkişinin veya uzmanın aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla bulundukları yerden dinlenilmesine olanak getirilmiştir. HMK’nın “Ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrası” başlıklı 149. maddesinde yapılan değişiklik öncesinde, tarafların ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşmaya katılmalarına ve usul işlemleri yapabilmelerine ancak tarafların rızasıyla mahkeme tarafından izin verilebiliyordu. Bu maddede yapılan değişikle artık taraflardan birinin talebiyle, talepte bulunan tarafın veya vekilinin bu imkandan yararlanmasına mahkemece karar verilebilecektir.

Yine anılan düzenleme ile mahkemelere, yargı çevresi içinde yer aldığı bölge adliye mahkemesi adalet komisyonunun uygun görüşünü alarak, fiili engel veya güvenlik sebebiyle duruşmanın il sınırları içinde başka bir yerde yapılmasına karar verebilme imkanı da verilmiştir.

1.8. ISLAH İMKANI TANINAN HALLERİN GENİŞLETİLMESİ

7251 s.lı Kanun m. 18: "6100 sayılı Kanunun 177 nci maddesine birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve diğer fıkra buna göre teselsül ettirilmiştir.

“(2) Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.”"    

1.9. BİR TARAFIN KENDİ TİCARİ DEFTERLERİNDE YER ALAN BİR KAYDIN KARŞI TARAFIN TİCARİ DEFTERLERİNDE HİÇ BULUNMAMASI DURUMUNDA, TİCARİ DEFTERLERİ SAHİBİ LEHİNE DELİL OLARAK KULLANILAMAYACAK OLMASI

7251 s.lı Kanun m. 23: "6100 sayılı Kanunun 222 nci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz.”"

HMK’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde yapılan değişiklikle, karşı taraf ticari defterlerinin ilgili hususta bir kayıt içermemesi halinde, ticari defterler sahibi lehine delil olarak kullanılamayacaktır. Yine yapılan bir diğer değişiklikle beraber de, karşı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi durumunda ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilebileceği düzenlenmiştir[1].

1.10. HÜKMÜN TAMAMLANMASI HAKKINDA GETİRİLEN DÜZENLEME

7251 s.lı Kanun m. 27: "6100 sayılı Kanuna 305 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

“Hükmün tamamlanması

MADDE 305/A – (1) Taraflardan her biri, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir.”"

HMK’ya eklenen “Hükmün tamamlanması” başlıklı m. 305/A uyarınca, taraflar, kesin kararın tebliğinden itibaren 1 (bir) ay içinde yargılamada ileri sürülmesine veya mahkemece kendiliğinden hükme bağlanması gerekli olmasına rağmen tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda ek karar verilmesini isteyebilecektir. Taraflar mahkemenin bu talebe yönelik verdiği karara karşı kanun yoluna da başvurabilecektir.

1.11. EK CEVAP SÜRESİNİN BAŞLANGICINA DAİR AÇIK DÜZENLEME GETİRİLMESİ

Dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftalık süre zarfı içinde cevap dilekçesi verilmesinin, durum ve koşullara göre çok zor yahut imkansız olduğu durumlarda, mahkeme yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilmektedir. Mahkemenin bu yetkisini kullanması halinde takdir edilen en fazla iki haftalık ek cevap dilekçesi verme süresinin, buna ilişkin kararın tebliği ile derhal mi başladığı yoksa iki haftalık ilk cevap süresinin bitiminden itibaren mi başladığı hususunda uygulamada taraflarca uyuşmazlık hasıl olmakta, bu durum zaman zaman hak kayıplarına da sebebiyet vermekteydi.

7251 s.lı Kanun m. 31'de: "6100 sayılı Kanunun 317 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “davalıya, bir defaya mahsus” ibaresi “davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak” şeklinde değiştirilmiştir." şeklinde düzenleme yapılarak, HMK'nın ilgili 317. maddesinin 2. fıkrasının son hali şu şekilde düzenlenmiştir: "Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir."

SONUÇ

7251 s.lı Kanun ile, bir kısım kanunla beraber HMK’da da önemli ve köklü değişiklikler yapılmıştır. Kanaatimizce yapılan bu değişikliklerle hukuk yargılamalarının daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesi, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılması ve yargısal işleyişin hızlandırılması adına önemli adımlar atılmıştır.

Bu bültende, HMK'da yapılan çok sayıda değişiklik arasından en önemli değişiklikleri, ilgili 7251 s.lı Kanun ile getirilen değişikliklerin uygulamada ne yenilikler getirdiğini aktardık.

Saygılarımızla

Forensis Hukuk Bürosu

Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için bir hukuk bürosuyla bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz.

 

[1] 'Ticari Defterlerin İspat Hukukundaki Yeri' hakkındaki hukuk bültenimize ulaşmak için bkz. http://www.forensislaw.com/blog/ticari-defterler-ve-ticari-defterlerin-ispat-hukukundaki-yeri