ACENTENİN TANIMI, UNSURLARI
VE
ACENTELİK SÖZLEŞMESİ
-HUKUK BÜLTENİ-
BÜLTEN TARİHİ: 05.06.2020
1. GİRİŞ
Tacirin ürettiği mal ve hizmetleri işletme dışında daha geniş bir çevrede pazarlayabilmesi için ya bağımlı yardımcılarının (pazarlamacı gibi) hizmetinden yararlanması ya da sürümü arttırmayı düşündüğü yerlerde şube açması gerekir ki bu sözü edilen her iki yöntem de mali bakımdan oldukça külfetlidir. Nitekim tacirin, pazarlamacıya faaliyetleri olumlu sonuç vermese bile kararlaştırılan sabit ücreti ödemesi gerekecektir. Şube açılması ise genellikle ciddi sayılabilecek bir mali kaynak tahsisini gerektirecektir. Hal böyle olunca tacirler, ürettikleri mal ve hizmetlerin işletme merkezleri dışında daha kolay ve ucuz şekilde pazarlanması hususunda sürekli faaliyet gösteren bağımsız yardımcılardan yararlanmaya yönelebilmektedir. Acente adı verilen ve ayrı bir işletme sahibi olan bu bağımsız yardımcılar, tacirin ürettiği mal ve hizmetlerin satımı hususunda ya sadece sürekli şekilde aracılıkta bulunmak ya da bu sözleşmeleri tacir nam ve hesabına yapmak şeklinde faaliyet gösterirler[1]. Bu yolla sürümünü artırmayı hedefleyen tacir, sermaye tahsis etmeden ve ciddi bir masraf yapmadan amacına ulaşma imkanını bulacaktır. Nitekim tacir, bağımsız yardımcısı olan acenteye, kural olarak sadece yaptığı faaliyetin olumlu sonuç vermesi halinde ücret ödemekle yükümlü olup, acentelik işletmesinin masrafları ise taciri değil acenteyi ilgilendirir[2]. Acente, yükümlülüklerini yerine getirmek için yaptıklarından ancak olağanüstü giderlerin ödenmesini isteyebilecektir (TTK m. 117). Bu yönleri ile acente önemli bir tacir yardımcısı sıfatına haiz olmaktadır.
2. ACENTENİN TANIMI VE UNSURLARI
Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 102-123 arasında düzenlenmiş, en önemli bağlı olmayan tacir yardımcısı olan acente, özellikle tacirin geniş bir çevreye mal ve hizmetlerini ulaştırmak istemesi halinde tercih edebileceği önemli bir olanaktır[3]. Böylelikle acentelik sözleşmesi aslında her iki tarafın da menfaatine yapılan bir sözleşme niteliğini haiz olmaktadır.
TTK m. 102/1'deki tanıma göre acente, ticari mümessil (ticari temsilci), ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi, işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak (acentelik sözleşmesi) belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelere aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye denir[4].
TTK m. 102/1’de acentelik şu şekilde tanımlanmıştır: “Ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denir.” Öyleyse TTK m. 102/1'deki yasal tanımdan ortaya çıkan acentelik unsurları şunlardır:
(1) Acente bağımsız olarak çalışır. Acente örneğin bir ticari vekil gibi bir ticari işletmeye bağlı olmamalıdır. Acente hiyerarşik olarak amire bağlı bir kişi değildir, kendi zamanına kendisi hakimdir, çalışma usul ve süresini kendisi belirler[5]. Müvekkili olan tacirden işin görülmesi ile ilgili olarak talimat alabilir ancak aldığı bu talimat bağımsızlığını ortadan kaldırmaz[6].
(2) Acente bir sözleşmeye dayanarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeli veya bu tür sözleşmeleri müvekkili olan tacir adına ve hesabına yapmalıdır. Anlaşılacağı üzere bazı acenteler sadece müvekkili olan ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmelere aracılık etmeye bazıları ise müvekkili ticari işletme adına sözleşme yapmaya yetkilidir. Sözleşme yapmaya yetkisi olan acentenin taciri doğrudan temsil etme yetkisi vardır[7].
(3) Acente ile müvekkili arasındaki ilişki sürekli olmalıdır. Süreklilik unsuru ile ifade edilen, acentelik ilişkisinin ömür boyu veya çok uzun bir süre boyunca devam etmesi değil, acentelik ilişkisinin taraflar arasında devamlılık esası üzerine kurulması yani devamlılık arz etmesidir[8]. Sürekliliği belirleyen asgari bir süre sınırı ise yoktur, yerine göre kısa süreli ilişkiler de (örneğin bir yaz sezonu veya bir fuar süresince müvekkil nam ve hesabına aracılık ya da akit yapılması) süreklilik unsurunu sağlayabilir[9].
(4) Acente, belli bir yer veya bölge içinde faaliyette bulunur. Belli bir yer veya bölge kavramı sadece mülki idare esasına göre belirlenecek bir yer olarak görülmemelidir, bu konuda tarafların serbest iradeleri esas alınmalıdır[10].
(5) Acenteliğin, acente tarafından meslek haline getirilmiş olması gerekmektedir. Bu şekilde acenteliğin meslek haline getirilmesi, acentelik sözleşmesinin sürekli borç ilişkisi teşkil etmesinin doğal sonucudur[11]. Ancak bu hükümden acentenin başka bir işle uğraşamayacağı anlamı çıkarılamaz[12].
(6) Acente gerçek ya da tüzel kişidir ve yukarıda belirtilen özellikleri ile genellikle bir ticari işletme işletmektedir[13]. Anlaşılacağı üzere acente bir ticari işletmeyi kendi adına işlettiğinden dolayı tacir sayılmaktadır[14].
3. ACENTELİK SÖZLEŞMESİ
3.1. Acentelik Sözleşmesinin Şekli
Acentelik sözleşmesi hiçbir şekle tabi değildir. Bu sözleşme sözlü olarak dahi yapılabilir. Ancak uygulamada işin önemi ve özellikleri göz önüne alınarak yazılı olarak yapıldığı görülmektedir.
Burada belirtmek gerekir ki acente, müvekkilinden özel ve yazılı yetki almadan müvekkili adına sözleşme yapamaz (TTK m. 107/1). Acenteye müvekkili adına sözleşme yapma yetkisinin verildiği durumlarda da, TTK m. 107/2 gereği bu yetkinin yazılı bir belgeye bağlanması ve bu belgelerin acente tarafından ticaret siciline tescil ve ilan ettirilmesi zorunludur[15].
Yine belirtmek gerekir ki acente yetkisiz olarak veya yetkisini aşmak suretiyle müvekkili adına bir sözleşme yaparsa, müvekkil dununu haber alır almaz sözleşmeye icazet verebilir; müvekkil sözleşmeye icazet vermediği takdirde acente TTK m. 108 gereği sözleşmeden bizzat sorumlu olur[16].
Acentenin sözleşme yapma yetkisi bu şekilde düzenlenmiş olmakla beraber ayrıca TTK m. 123'te acentelik sözleşmesi sonrası rekabet yasağı anlaşmalarına ilişkin de bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemede de yazılı şekil yine önemli fonksiyon göstermektedir. Nitekim TTK m. 123/1' e göre sözleşme sonrası rekabet yasağı anlaşması yazılı şekilde yapılmak zorundadır. Yine TTK m. 123/2'ye göre müvekkil yazılı olarak sözleşme sonrası rekabet yasağından vazgeçebilecektir. TTK 123/3'e göre de diğer tarafın kusurlu davranışı nedeniyle haklı sebeple acentelik sözleşmesini fesheden taraf, rekabet sözleşmesiyle bağlı olmadığını diğer tarafa yazılı olarak bildirmelidir[17].
3.2. Acentelik Sözleşmesinin İçeriği
Taraflar sözleşme serbestisi ilkesi gereğince acentelik sözleşmesinin içeriğini istedikleri gibi düzenleyebilirler[18]. Ancak tabii ki bu sözleşme hükümlerinin Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) m. 27 gereğince kanunun emredici hükümlerine, kamu düzenine, kişilik haklarına ve ahlaka aykırı olmaması gerekmektedir.
Bu çerçevede örneğin acentelik sözleşmelerinde acentenin müvekkile "giriş ücreti" ödemesi kararlaştırılabilir. Yine örneğin acentelik sözleşmelerinde, müvekkil acenteye karşı doğacak alacaklarını güvence altına almak isteyebilir ve bu amaçla acentenin ayni veya şahsi teminat vermesi kararlaştırılabilir. Bu şekilde acentelik sözleşmesinin içeriğini -TBK m. 27 hükmüne aykırılık teşkil etmediği sürece- kısıtlayıcı bir hüküm bulunmamaktadır.
Keza acentelik sözleşmesi belirli bir süreye de bağlanabilir. Nitekim “Acentelik Sözleşmesinin Sona Ermesi” kenar başlıklı TTK m. 121'den dolaylı olarak anlaşılacağı üzere acentelik sözleşmesinde süre zorunlu bir unsur değildir. Sözleşme süresi özellikle sona erme bakımından önem taşıyacaktır[19].
4. ACENTELİĞE UYGULANACAK HÜKÜMLER
Acentelik başta TBK’daki temsil ve vekalet hükümleri olmak üzere, simsarlık ve komisyonculuk hükümleri ile yakın ilişki içindedir. Nitekim hükümlerin akrabalıklarına/yakınlıklarına göre özelden genele doğru uygulanması ve özel hükümlerdeki boşlukların bu çerçevede doldurulması ilkesinin bir sonucu olarak, TTK’da acenteyi düzenleyen kısımda (TTK m. 102-123) hüküm bulunmayan hallerde, aracılık eden acentelere TBK’nın simsarlık sözleşmesi hükümleri (TBK m. 520-525), sözleşme yapan acentelere komisyon hükümleri (TBK m. 532-546) ve bunlarda da hüküm bulunmayan hallerde vekalet hükümleri (TBK m. 502-514) uygulanır[20]. Nitekim bu hususta TTK m. 102/2’de “Bu Kısımda hüküm bulunmayan hâllerde aracılık eden acentelere Türk Borçlar Kanununun simsarlık sözleşmesi hükümleri, sözleşme yapan acentelere komisyon hükümleri ve bunlarda da hüküm bulunmayan hâllerde vekâlet hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Ancak belirtmek gerekir ki TTK m. 102/3’te bu hususta istisnalar da şu şekilde düzenlenmiştir: “Taşıma, deniz ticareti, sigorta, turizm gibi alanlara ilişkin özel düzenlemeler saklıdır.”
SONUÇ
TTK’daki tanımına göre, ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı gibi işletmeye bağlı bir hukuki konuma sahip olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir yer veya bölge içinde sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o tacir adına yapmayı meslek edinen kimseye acente denmektedir.
TTK’daki tanım ve doktrindeki görüşler uyarınca acentenin unsurlarını yukarda ele aldık. Bu unsurlar acentenin varlığından bahsedebilmek için vazgeçilmez unsurlardır. Acentenin tanımından da anlaşılacağı üzere acentelikten bahsedebilmek için bir acente sözleşmesinin varlığı da şarttır. Kanunun bu sözleşmeler için aradığı bir şekil şartı bulunmamaktadır. İçerik açısından da benzer şekilde tarafların iradesi belirleyici olacaktır ve içeriğin yukarda belirtilen sınırlar (TBK m. 27) dahilinde tarafların diledikleri şekillerde belirlenmesi mümkündür.
Bültende son olarak acenteliğe uygulanacak hükümler ele alınmıştır. Nitekim her ne kadar acentelik TTK’da (m. 102-123) düzenlenmiş ise de TTK’da acenteyi düzenleyen kısımda hüküm bulunmayan hallerde hangi hükümlerin uygulama alanı bulacağı son derece mühimdir. Bu hususta ilgili yasal düzenlemeler de yukarda son başlık altında ele alınmıştır.
Saygılarımızla
Forensis Hukuk Bürosu
Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için bir hukuk bürosuyla bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz.
[1] Arkan, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, 24. Baskı, Ankara 2018, s. 214.
[2] Arkan, s. 214.
[3] Şener, Oruç Hami, Ticari İşletme Hukuku, 1. Baskı, Ankara 2016, s. 349.
[4] Şener, s. 350.
[5] Bozer, Ali/ Göle, Celal, Ticari İşletme Hukuku, 4. Baskı, Ankara 2017, s. 134.
[6] Bozer, s. 134.
[7] Bozer, s. 134.
[8] Ülgen Hüseyin/ Helvacı, Mehmet/ Kendigelen, Abuzer/ Kaya, Arslan/ Nomer Ertan, Füsun, Ticari İşletme Hukuku, 5. Baskı, İstanbul 2015, s. 778.
[9] Ülgen, s. 778.
[10] Bozer, s. 134.
[11] Şener, s. 351.
[12] Bozer, s. 134.
[13] Bozer, s. 135.
[14] Bozer, s. 135.
[15] Bozer, s. 135.
[16] Poroy, Reha/ Yasaman, Hamdi, Ticari İşletme Hukuku, 16. Baskı, İstanbul 2017, s. 251.
[17] Şener, s. 352.
[18] Şener, s. 352.
[19] Şener, s. 354.
[20] Ülgen, s. 780.