AÇIĞA İMZANIN KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇU HAKKINDA
-HUKUK BÜLTENİ-
BÜLTEN TARİHİ:28.04.2020
1. GİRİŞ
Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu Türk Ceza Kanunu (“TCK”) m. 209 hükmünde düzenlenmiştir. TCK sistematiğinde “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmın, “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” başlıklı dördüncü bölümünde düzenlenen açığa imzanın kötüye kullanılması suçu belgede sahtecilik suçlarının bir türü olarak düşünülmüştür[1]. TCK m. 209 hükmü ile açığa imzanın kötüye kullanılması başlığı altında iki farklı suç tipi düzenlenmiştir. Bunlardan ilki kötüye kullanmanın; “teslim edilen açığa imzalı kâğıt üzerinde işlenmesi” diğeri ise “hukuka aykırı olarak ele geçirilen veya elde bulundurulan açığa imzalı kâğıt üzerinde işlenmesi” dir[2].
2. KORUNAN HUKUKİ DEĞER
Yukarıda da belirttiğimiz gibi açığa imzanın kötüye kullanılması suçu kamu güvenliğine karşı suçlar bölümünde düzenlenerek belgede sahtecilik suçunun özel bir türü olarak düşünülmüştür. Buradan yola çıkarak tüm belgede sahtecilik suçlarında olduğu gibi açığa imzanın kötüye kullanılması suçunda da korunan hukuki değerin “kamu güveni” olduğunu söylememiz mümkündür[3].
3. SUÇUN UNSURLARI
Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere açığa imzanın kötüye kullanılması başlığı altında iki farklı suç tipi yasaklanmıştır. Bunlardan birincisi “belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde doldurma” (TCK m. 209/1) fiili aracılığı ile ikincisi ise “hukuka aykırı şekilde ele geçirilen veya elde bulundurulan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı şekilde doldurma” (TCK m. 209/2) fiili aracılığı ile işlenebilir. TCK m. 209/1 kapsamında öngörülen fiil aracılığı ile suçun işlenebilmesi için öncelikle imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdın bulunması ve imza sahibinin açığa imzalı kâğıdı, kendi isteği ile ve belirli bir tarzda doldurulmak üzere vermesi gerekir[4]. Belirli bir tarzda doldurmak iki taraf arasında bir hukuki ilişkinin varlığını ve teslimin buna dayanmasını gerektirir. Böyle bir ilişkinin bulunmadığı, teslimin tamamen başka amaçla yapılması halinde, örneğin bir kişinin adını ve adresini belirtmek maksadıyla muhatabına bunları yazıp vermesi ve bu kâğıdın fail tarafından doldurularak kullanılması halinde belgede sahtecilik suçu oluşacaktır[5]. Bu husus ilgili Yargıtay kararında[6] “…Birinci fıkradaki suçun oluşumu için bir kimsenin imzasının yer aldığı boş bir kâğıdı, diğerine belirli bir tarzda doldurulmak üzere vermesi, kâğıdı alan kimsenin de tevdi ve teslim nedeninden farklı bir şekilde bu kâğıdı doldurarak hukuki sonuç doğuracak bir belge hâline getirmesi gereklidir. Kâğıt üzerine atılan imzanın gerçek olması şarttır. Aksi takdirde belgede sahtecilik suçu söz konusu olur…” denilerek belirtilmiştir. TCK m. 209/2 kapsamında öngörülen fiil aracılığı ile suçun işlenebilmesi için de aynı şekilde imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdın varlığı şarttır. İki fiili birbirinden şu şekilde ayırmak mümkündür; birinci fiilde açığa imzalı kâğıt imza sahibi tarafından faile bizzat kendi iradesiyle ve belirli bir tarzda doldurulmak üzere teslim edilmişken ikinci fiilde fail açığa imzalı kâğıdı hukuka aykırı olarak ele geçirmekte veya hukuka aykırı olarak elinde bulundurup hukuki sonuç doğuracak şekilde doldurmaktadır[7].
TCK m. 209/1 hükmünde düzenlen suçun faili madde hükmünden de anlaşılacağı üzere “kendisine teslim edilen imzalı kâğıdı verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi” dir. Burada belirtilen ön şart nedeniyle bu suç özgü suç şeklini almaktadır[8]. TCK m. 209/2 hükmünde düzenlenen suçun faili ise herkes olabilir[9].
Birinci fıkrada düzenlenen suçun kovuşturulması ve soruşturulması mağdurun şikâyetine tabi kılındığından birinci fıkra açısından suçun mağduru, açığa imzalı kâğıtta imzası bulunan kişidir. Suçun ikinci fıkrasındaki şeklinin gerçekleşmesi halinde ise, suçun mağdurunun diğer kamu güvenine karşı suçlarda olduğu gibi toplumu oluşturan herkes olduğunun kabulü gerekir[10].
Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun konusu “imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıttır. Özel belge gibi, resmi belge de duruma göre bu suçun konusunu oluşturabilir[11]. Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu kasten işlenebilen bir suçtur, bu suçun taksirle işlenebilmesi mümkün değildir[12].
4. İSPAT
Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun ispatı için “yazılı delil” gereklidir. Tanık delili bu suçun ispatı için tek başına yeterli olmayacaktır[13]. Bu husus ilgili Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu kararında[14] “İmzalı ve yazısız bir kağıda sahibinin zararına olarak hukukça hükmü haiz bir muamele yazıldığı veya yazdırıldığı iddiasıyla Türk Ceza Kanununun 509. maddesine dayanılarak şikayet üzerine açılan ceza davasında sanığa yüklenen bu eylem, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun cevaz verdiği ayrık durumlar dışında tanıkla isbat edilemez…” denilerek belirtilmiştir. Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu bu yönüyle ceza muhakemesinin genel ilkelerinin bir istisnasını oluşturmaktadır[15].
5. YAPTIRIM VE SORUŞTURMA-KOVUŞTURMA USULÜ
TCK m. 209/1 hükmünde düzenlenen “belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde doldurmak” suçunun yaptırımı “üç aydan bir yıla kadar hapis cezası” olarak öngörülmüştür. İkinci suç tipi olan ve TCK m. 209/2 hükmünde düzenlenen “hukuka aykırı şekilde ele geçirilen veya elde bulundurulan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kağıdı hukuka aykırı şekilde doldurma” suçunun işlenmesi halinde ise kişi, madde hükmünde yapılan atıftan dolayı belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır. Bu durumda sahte oluşturulan belgenin resmi ya da özel belge olmasına göre kişi, TCK m. 204 hükmünde düzenlenen resmi belgede sahtecilik ya da TCK m. 207 hükmünde düzenlenen özel belgede sahtecilik suçunun cezası ile cezalandırılır[16]. Bu konuda belirtmemiz gereken bir diğer husus ise sahtecilik suçlarının tamamı için öngörülmüş olan bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın ispatı veya gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla bu suçun işlenmesi halinde daha az cezaya hükmedilecektir[17]. TCK m. 209 kapsamında düzenlenen bu iki suç tipi için şartları oluştuğunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir[18].
TCK m. 209/1 hükmünde düzenlenen “belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde doldurma” suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete tabidir. Şikâyet süresi fiilin veya failin öğrenilmesinden itibaren 6 aydır. Bu suç tipi Ceza Muhakemesi Kanunu (“CMK”) m. 253/1 hükmünde belirtilen, takibi şikâyete bağlı suçlardan olduğundan bu suçun takibi açısından uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerekir[19]. Açığa imzanın kötüye kullanılması suçunun TCK m. 209/2 hükmünde düzenlenen şeklinin ise soruşturulması ve kovuşturulması ise şikâyete tabi değildir, kişi hakkında resen takibat yapılır[20].
6. SONUÇ
Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu ile birlikte kanun koyucu suçun düzenlendiği bölüm de dikkate alındığında kamu güveninin korunmasını amaçlamıştır. Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu kasten işlenen bir suç olarak karşımıza çıktığından suçun taksirle işlenebilmesi mümkün değildir. Bu suçu TCK kapsamında düzenlenen birçok suçtan ayıran ise yukarıda da belirttiğimiz gibi ispatı için tanık delilinin tek başına yeterli olmamasıdır. Bu suçun işlendiğini iddia eden kişi muhakkak iddiasını yazılı delil ile ispatlamak zorundadır. Bu bağlamda değerlendiğimizde ilgili suçun en önemli özelliği olarak ceza muhakemesinin genel ilkelerinin bir istisnası olarak karşımıza çıkmasıdır.
Saygılarımızla
Forensis Hukuk Bürosu
Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için bir hukuk bürosuyla bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz.
[1] Yerdelen, Erdal, “Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu”, Ceza Hukuku Dergisi, C. 8, Aralık 2013, s.71
[2] Artuk, M. Emin ve Gökçen, Ahmet, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 18. Baskı, İstanbul 2019, s. 850
[3] Artuk, Gökçen, s. 851.
[4] Artuk, Gökçen, s. 853.
[5] Yerdelen, s. 76.
[6] Yarg. CGK., T. 16.10.2018, E. 2017/11-51, K. 2018/428 (Kazancı, Erişim Tarihi: 27.04.2020)
[7] Artuk, Gökçen, s. 854.
[8] Yerdelen, s. 75.
[9] Artuk, Gökçen, s. 855.
[10] Artuk, Gökçen, s. 855.
[11] Artuk, Gökçen, s. 855.
[12] Artuk, Gökçen, s. 855.
[13] Artuk, Gökçen, s. 857.
[14] Yarg. İBGK., T. 24.03.1989, E. 1988/1, K. 1989/2 (Kazancı, Erişim Tarihi: 28.04.2020)
[15] Artuk, Gökçen, s. 857.
[16] Artuk, Gökçen, s. 857.
[17] Yerdelen, s. 86.
[18] Artuk, Gökçen, s. 857.
[19] Yerdelen, s. 87.
[20] Artuk, Gökçen, s. 857.