AİLE KONUTUNUN HACZEDİLMEZLİĞİ HAKKINDA
-HUKUK BÜLTENİ-
BÜLTEN TARİHİ: 27.04.2020
I. Giriş
Aile konutunun haczedilmez oluşu, İcra İflas Kanunu (İİK) m. 82 b. 12’de yer alan borçlunun haline münasip evinin haczedilemeyeceğine ilişkin hükme dayanmaktadır. Anayasa Mahkemesinin 2016/10454, 12.12.2019 tarihli kararı[1] ile, eşlerden birinin borcu nedeniyle aile konutunun haczedilemeyeceğine ilişkin olarak diğer eşin de şikâyet hakkının olduğuna karar vermiştir. Buna göre borçlu eşin borcundan dolayı aile konutunun haczedilmesi halinde, haczedilen konut aynı zamanda İİK m. 82 b. 12 anlamında, borçlunun haline münasip evi ise, borçlu ve ailesi özellikle de borçlunun eşi tarafından da haczedilmezlik iddiasında bulunulabilecektir. Anayasa Mahkemesinin kararından önce uygulamada ve Yargıtay kararlarında, İİK m. 82 b. 12’ye dayanan meskeniyet iddiasının sadece borçlu eş tarafından öne sürülebileceği öngörülmekteydi. Anayasa Mahkemesi bu karar ile öğretide kabul edildiği üzere aile konutunun haczedilmezliğine ilişkin olarak şikâyet hakkını diğer eş ve aile konutunda yaşayanlara da tanımıştır.
II. Aile Konutu Kavramı
Aile konutu; eşlerin birlikte seçtikleri, bütün yaşam faaliyetlerinin gerçekleştiği, düzenli olarak yerleşilen ve kullanımı hukuka uygun olan mesken olarak tanımlanabilir[2]. Aile konutunun haczedilmezliği sebebiyle şikâyet hakkında bulunabilecek olanlar, aile konutunda yaşayan yasal olarak evli olan eşler, bunların çocukları ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerdir. Anayasa Mahkemesi kararı ile asıl borçlu dışında aile konutunda yaşayan eşle beraber aile konutunda yaşayan çocuklar ve bakmakla yükümlü olunan kişiler de meskeniyet iddiasında bulunabilecektir.
Aile konutu ile ilgili, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.194’te; “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini tapu müdürlüğünden isteyebilir. Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.” şeklinde düzenlenmiştir. TMK m.194’te yer alan düzenleme aile konutunda yaşayanları koruyan sosyal bir hükümdür.
Bir taşınmazın aile konutu olması halinde tapuya konutla ilgili aile konutu şerhi düşülmesi istenebilir. Bir taşınmazın aile konutu olup olmadığı tapuda yer alan aile konutu şerhine bakılarak karar verilebilir. Ancak tapuda aile konutu şerhinin olmadığı hallerde dahi eşlerin birlikte yaşadığı konut TMK m.194 anlamında aile konutu kabul edilecektir. Zira aile konutu için tapuya verilen şerh kurucu değil açıklayıcı bir tescildir.
III. Aile Konutunun Haczedilemez Oluşu ve Hukuki Dayanağı
Aile konutunun haczedilemeyeceğine ilişkin doğrudan bir düzenleme yer almamaktadır. Aile konutunun haczedilmezliği borçlunun haline münasip evinin haczedilmezliğine dayanmaktadır. Bazı hallerde aile konutu sayılan yer borçlu için haline münasip ev kabul edilmeyebilir. Örneğin bir yazlık aile konutu şerhi ile aile konutu sayılabilecekken aynı zamanda borçlunun haline münasip evi sayılmayabilir. Sadece aile konutunun aynı zamanda borçlunun haline münasip evi sayıldığı hallerde aile konutunun haczedilmezliğinden söz edilecektir.
Aile konutunun aynı zamanda borçlunun eşi ve ailesiyle yaşadığı haline münasip evi olması halinde, İİK m. 82 b.12 gereğince aile konutu haczedilmeyecektir. Diğer eş ve aile konutunda yaşayanlar da Anayasa Mahkemesinin son kararı ile aile konutunun haczedilmeyeceğine ilişkin meskeniyet iddiasında bulunabilecektir. TMK m.194 hükmü ile aile konutunda yaşayanlara dolaylı bir koruma sağlanmış bulunmaktadır.
TMK m. 194’te yer alan koruma sadece, aile konutu ile ilgili olarak iradi nitelikte bir borçlandırıcı ya da tasarruf işleminde diğer eşin rızasını aramaktadır. Borçlu eşin borcundan dolayı aile konutunun haczedilmesi halinde, haczedilen konut, aynı zamanda İİK m. 82 b. 12 anlamında, borçlunun haline münasip evi ise, borçlu ve ailesi özellikle de borçlunun eşi tarafından haczedilmezlik iddiasında bulunabilecektir[3]. TMK’da yer alan düzenleme dolaylı bir koruma sağlayarak, aile konutunun haczedilmesi halinde aile konutunda yaşayanlara haczedilemezlik iddiasında bulunma hakkı sağlamaktadır. Aile konutunun haczedilmez oluşunun kaynağı, söz konusu taşınmazın borçlu eş ve ailesinin haline münasip evi olmasıdır.
Öğretide TMK m. 194 hükmü ile getirilen sınırlamanın amacından aile konutunun kaybına neden olacak ve ailenin barınma hakkını tehlikeye düşürecek her türlü hukukî işlemin diğer eşin rızasına bağlı olacağı sonucunun çıkarılması gerektiği kabul edilmiştir. Bu hüküm ile evlilik birliği, çocukların varlığı ve kamusal yararın korunması sağlanmaktadır. Aile konutu olan ev aynı zamanda borçlunun hâline münasip evi ise borçlu olmayan eşin de haczedilmezlik şikâyetinde bulunabileceği konusunda Anayasa Mahkemesinin verdiği son kararla birlikte artık bir tereddüt bulunmamaktadır.
Aynı zamanda borçlu eşin aile konutu durumunda bulunan hâline münasip evin haczedilmezliğinden diğer eşin rızası olmaksızın feragat etmesi mümkün değildir. TMK m.194 hükmü sayesinde diğer eş mülk sahibi olmasa dahi bu korumadan faydalanacaktır. Borçlu eşin tek başına aile konutunun haczedilmezliğinden feragat etmesi hiçbir hukuki sonuç doğurmayacaktır. Feragatin geçerliliği için borçlu eş ile diğer eşin aynı anda aile konutunun haczedilmezliğinden feragat etmesi gerekmektedir[4].
Uygulamada ve Yargıtay kararlarında[5], İİK m. 82 b.12 kapsamında yer alan meskeniyet iddiasının sadece borçlu eş tarafından ileri sürülebileceğini, diğer eşin şikâyet hakkı bulunmadığı kabul edilmekteydi. Anayasa Mahkemesinin son kararı ile hatalı olan bu uygulama sona ermiş bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi bu kararı ile TMK’nın 194. maddesindeki koruma amacı sağlanmış bulunmaktadır. Aile konutunun haczedilmezliğine ilişkin kural, sadece borçluyu değil, eşini ve onunla yaşayan ailesini de korumaya yönelik bir düzenlemedir. Bu sebeple bu konuda haczedilmezliği düzenleyen İİK m. 82 b. 12’de yer alan “borçlunun haline münasip evi” ifadesi, Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere, Yargıtay kararlarında ve öğretide “borçlunun ve ailesinin sosyal ve ekonomik durumuna uygun konut” olarak anlaşılmaktadır. Haline münasip ev kavramı sadece borçluyu değil, ailesini ve daha doğrusu birlikte oturanları korumaya yönelik bir koruyucu sosyal icra hükmüdür. Aile konutu olan ev ile haline münasip ev kavramının örtüştüğü her durumda bu koruyucu hüküm devreye girecektir.
IV. Meskeniyet İddiasıyla Başvurulacak İlgili Mercii ve Başvuru Süresi
Aile konutunun haczi üzerine borçlu eş, diğer eş veya aile konutunda yaşayanlardan biri tarafından evinin haczedilemeyeceğini ileri sürerek şikâyet yoluyla İcra Mahkemesine başvurması gerekmektedir. Şikâyetin yapılacağı İcra Mahkemesi icra takibinin yapıldığı yer mahkemesidir.
İcra memuruna değil de icra mahkemesine inceleme yetkisinin verilme sebebi borçlunun mal kaçırmasının engellenmek istenmesinden kaynaklanmaktadır. Şikâyetin incelenmesine kadar borçlunun evini satıp devretmesini engellediğinden icra mahkemesinin incelemesi daha uygun görülmüş buna gerekçe olarak da bu suretle icra memurunun bir takdir hatası sonucunda haczi caiz olan evin haczinin caiz olmadığına karar vermesi hâlinde, icra mahkemesinin bu hususta karar vermesine kadar borçlunun evini başkasına devretmesinin engellenebilmesi gösterilmiştir[6].
Aile konutunun haczedilmezliği sebebiyle İİK m. 82 b.12’ye göre meskeniyet iddiasında bulunmak için 7 günlük sürede İcra Mahkemesine başvuru yapılmalıdır. İİK m. 16/1; “İcra memurunun işleminin yasaya veya olaya uygun bulunmaması nedeniyle icra mahkemesine başvurularak şikâyet yolu ile kaldırılmasının istenmesi kural olarak 7 günlük süreye tabidir. Şikâyet süresi, şikâyet konusu işlemin öğrenildiği günden başlar.” şeklinde düzenlenmiştir. Yargıtay’ın son dönemdeki kararları da şikâyete ilişkin 7 günlük yasal sürenin aile konutunun haczedilmezliği ile ilgili meskeniyet iddiasında da uygulanacağı yönündedir. Yargıtay 12. H.D. 22/04/2005 Tarihli, 5078/8749 Sayılı kararında[7] “…Alacaklı vekili tarafından ibraz edilen borçlu vekilinin 02.10.2003 tarihli ve 01.12.2003 tarihli imzalı dilekçe içeriğine göre borçlu taraf en geç bu tarihler itibarı ile hacizden haberdar olduğunun kabulü gerekir. İİK’nun 82/12. maddesine dayalı haczedilmezlik itirazı yasal 7 günlük süreye tâbi olduğundan, şikâyetin yasal sürede yapılmadığından reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmesi isabetsiz olduğu gibi bilirkişi raporunda taşınmazın değeri 60 milyar TL olarak belirlenmesi karşısında bu değere itibar edilmeyerek mahkemece 40 milyar TL üzerinden taşınmazın satılması her zaman mümkün olmadığı belirtilerek hukukî olmayan gerekçe ile hüküm kurulması da isabetsizdir…” 7 günlük sürede şikayet yoluna başvurulması gerektiği belirtilmiştir.
V. Sonuç ve Değerlendirme
Ailenin korunması ve kamu düzeni düşüncesiyle borçlunun hem kendi hem ailesinin hayatını devam ettirebilmesi için bazı malları hacizden muaf tutulmuştur. Borçlunun “hâline münasip evi” de bu kapsamda hacizden muaf tutulan mallarından biridir. Aile konutunun haczedilmezliğine ilişkin meskeniyet iddiası Anayasa Mahkemesi’nin son kararı çerçevesinde diğer eş tarafından da yapılabilecektir. Yine aile konutunun haczedilmezliğinden feragat edilmesi için de diğer eşin rızası gerekmektedir.
Saygılarımızla
Forensis Hukuk Bürosu
Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için bir hukuk bürosu ile bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz. .
[1] AYM 2016/10454 Başvuru No, 12.12.2019 Tarihli Karar (RG 08/04/2020, s.31093).
[2] Dönmez, Murat, “Aile Konutunun Haczi”, TBB Dergisi, Sayı 77, Ankara 2008, s.349.
[3] Dönmez, s.352.
[4]Akil, Cenk,” Yargıtay Kararları Işığında Haline Münasip Evin Haczedilmezliği (Meskeniyet) İddiası (İİK m. 82/12)”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Sayı 60, Ankara 2011, s. 801.
[5] Yargıtay 12.HD. 04.05.2006 T. 5829 E. 8852 K. ve Yargıtay 12.HD. 18.04.2006 T. 5585 E. 8228 K. (Dönmez, s.352-353.)
[6] Akil, s. 787.
[7] Akil, s.789.