ANONİM ŞİRKETLER TARAFINDAN KANUNA AYKIRI FAALİYET OLARAK
“HUKUKİ DANIŞMANLIK” VERİLMESİ
-HUKUK BÜLTENİ-
BÜLTEN TARİHİ: 13.04.2020
1. GİRİŞ
Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) anonim şirketleri “Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir” şeklinde tanımlamıştır.
Anonim şirketler faaliyet alanları itibari ile çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Anonim şirketler her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulabilmekle birlikte, belirlenen konunun ‘kanunen yasaklanmamış olması’ şarttır. Dolayısıyla kanunen yasaklanmış bir konuda faaliyet göstermek üzere anonim şirket kurulması mümkün değildir.
Anonim şirketlerin konusunun belirlenmesi veya esas sözleşmede belirlenmiş olan konuda faaliyet gösterilmesi aşamasında, TTK hükümleri yanında Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) hükümlerine de riayet edilmelidir. Nitekim TBK’nın 27. maddesinde, kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmelerin kesin olarak hükümsüz olduğu ifade edilmiştir.
Anonim şirketlerin esas sözleşmesinin şirket merkezinin veya faaliyet konusunun değişimi gibi sebeplerle değiştirilmesi gerekebilir. TTK m. 408/II-a’ ya göre anonim şirketlerde esas sözleşmeyi değiştirmeye yetkili organ genel kuruldur. Genel kurulun sözleşmeyi değiştirme yetkisinin de yine kanunun emredici hükümleri, dürüstlük kuralı, anonim şirketler hukukunun temel ilkeleri ve imtiyazlı pay sahiplerinin haklarıyla sınırlı olduğu belirtilmelidir[1].
Genel itibari ile açıklandığı üzere, bir anonim şirketin kanunlarda belirtilen emredici hükümlere aykırı faaliyet göstermemesi gerekmektedir. Bu itibarla; konumuz dahilinde, bir anonim şirketin ‘hukuki danışmanlık’ verme yetkisinin olup olmadığını ve konunun dayanağı ilgili mevzuatı aşağıda ele alacağız.
2. HUKUKİ DANIŞMANLIK VERME YETKİSİ
Türkiye Barolar Birliği’nin 07.04.2020 tarihinde avukatlara göndermiş olduğu mesajla yaptığı duyuruda şu ifadelere yer verilmiştir:
“Kıymetli Meslektaşımız,
Ticaret siciline kayıtta, şirket ana sözleşmelerinde yazılı olan faaliyet alanları içerisinde "Hukuk Danışmanlığı"na yer verilmesinin, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'na aykırı olması ve suç teşkil etmesi nedeniyle bu yasağı ihlal eden şirketlerin uyarılması ve gerekli düzeltmelerin yapılması için Ticaret Bakanlığı nezdinde yaptığımız girişimler olumlu sonuçlanmıştır.
Ticaret Bakanlığı tarafından tüm ticaret sicili müdürlüklerine gönderilen yazı ile bu şirketler açısından izin taleplerinin karşılanmaması ve gerekli düzeltmelerin yaptırılması konusunda talimat verilmiştir.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız.”
Türkiye Barolar Birliği’nin yapmış olduğu duyuruda dayanak gösterilen 1136 s.lı Avukatlık Kanunu’nun (“AvK.”) konumuza ilişkin ilgili maddeleri şu şekildedir:
Yalnız Avukatların Yapabileceği İşler:
AvK. m. 35/I :“Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara aittir.”
Avukatlık Yetkilerinin Başkaları Tarafından Kullanılmaması:
AvK. m. 63/III : “Avukatlık yapmak yetkisini taşımadıkları halde muvazaalı yoldan alacak devralarak ve kanunların tanıdığı başka hakları kötüye kullanarak avukatlara ait yetkileri kullananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.”
İlgili mevzuat ve Türkiye Barolar Birliği’nin 07.04.2020 tarihli duyurusu çerçevesinde, anonim şirketlerin faaliyet alanları içinde ‘hukuk danışmanlığı’na yer vermesinin hukuki karşılığı aşağıda incelenecektir.
3. ANONİM ŞİRKETLERİN HUKUKİ DANIŞMANLIK VERMELERİ
3.1. Genel Olarak
Belirtmek gerekir ki Avukatlık Kanunu’nda açık bir şekilde düzenlendiği üzere kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek işleri yalnızca baroda yazılı avukatlar tarafından yerine getirilebilecek işlerdir. İlgili hüküm emredici nitelikte bir hükümdür. Öyleyse kanunun yalnızca baroda kayıtlı avukatları yetkilendirdiği ilgili işlerle ilgili faaliyetlerin, baroda kayıtlı avukatlar haricindeki kişilerce yerine getirilmesi ‘kanunun emredici hükümlerine aykırılık’ teşkil edecektir.
Kanuna aykırılık taşıyan haller ve müeyyideleri aşağıda ele alınacaktır. Ancak öncelikle belirtmek gerekir ki; Avukatlık Kanunu ‘avukatlık yetkilerinin başkaları tarafından kullanılması’ haline ayrıca bir müeyyide öngörmüştür. İlgili hükme (AvK. M. 63/III) göre, avukatlık yapmak yetkisini taşımadıkları halde avukatlara ait yetkileri kullananlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacaktır. Bu halde -her ne kadar tüzel kişiler için hapis cezasının uygulanabilirliği söz konusu olmayacak ise de- ilgili fiilleri gerçekleştiren anonim şirket yetkililerinin hapis cezası ve adli para cezası ile cezalandırılacaklarını belirtmek gerekir.
3.2. YENİ KURULACAK ANONİM ŞİRKETLER AÇISINDAN ‘HUKUKİ DANIŞMANLIK VERİLMESİ’ MESELESİ
Bu başlıkta, henüz ticaret siciline tescili gerçekleşmemiş dolayısı ile henüz kurulduğundan söz edilemeyecek yani henüz ‘sicile tescilini talep eden’ anonim şirketler açısından konu değerlendirilecektir.
6102 s.lı Türk Ticaret Kanunu Kapsamında Yapılan Değerlendirme;
Anonim şirketin ticaret siciline tescili aşamasında, şirket sözleşmesinin emredici hükümlere aykırı olup olmadığı sicil müdürlüğünce incelenir. Bu hususta TTK m. 32:
“Sicil müdürü tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığını incelemekle yükümlüdür.
Tüzel kişilerin tescilinde, özellikle şirket sözleşmesinin, emredici hükümlere aykırı olup olmadığı ve söz konusu sözleşmenin kanunun bulunmasını zorunluluk olarak öngördüğü hükümleri içerip içermediği incelenir.
Tescil edilecek hususların gerçeği tam olarak yansıtmaları, üçüncü kişilerde yanlış izlenim yaratacak nitelik taşımamaları ve kamu düzenine aykırı olmamaları şarttır.
…”
İlgili madde incelendiğinde görüleceği üzere bir anonim şirketin tescili talep edildiğinde özellikle şirket sözleşmesinin emredici hükümlere aykırı olup olmadığı hususu inceleme konusu olmaktadır. Nitekim yine aynı kanunun (TTK) 340. maddesinin 1. cümlesi şu şekildedir: “Esas sözleşme, bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin hükümlerinden ancak kanunda buna açıkça izin verilmişse sapabilir.”
İlgili mevzuat gereği anonim şirket esas sözleşmesinin emredici hükümlere uygun şekilde düzenlenmesi gerekir. Aksi halde ilgili esas sözleşme hükümleri geçersiz olacaktır[2].
Anonim şirket esas sözleşmesinin kanununun emredici hükümlerine aykırı olması halinde, ticaret sicil müdürünün esas sözleşmeyi tescil talebini reddetmesi gerekir[3]. Bu durumda tescil edilemeyen esas sözleşme geçerlilik kazanamayacaktır. (Esas sözleşmenin tekil hükümlerinin emredici hükümlere aykırılığı halinde uygulanacak yaptırım konusunda ise kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Kanaatimizce, aykırılığın esas sözleşmenin zorunlu unsurlarına ilişkin olması durumunda esas sözleşmenin tümünün, aksi halde yalnızca ilgili kısmının geçersiz olması gerekmektedir[4]).
Özel nitelikli mevzuatta aykırı bir düzenleme bulunmadığı müddetçe genel nitelikli mevzuatın konuya ilişkin hükümlerinin uygulama alanı bulacağı açıktır. Dolayısı ile Türk Medeni Kanunu’na (“TMK”) ve Türk Borçlar Kanunu’na (“TBK”) göre özel nitelikle bulunan TTK’ da aksi yönde düzenleme bulunmadıkça daha geniş nitelikteki bu kanunların ilgili hükümlerinin uygulama alanı bulması gerekir. Dolayısı ile TTK’ da özellikle ele alınmış bir düzenleme olmadıkça, anonim şirketlerin kuruluşunda ve kurulduktan sonra da faaliyet aşamasında TMK ve TBK hükümlerinin uygulanma alanı buldukları görülecektir. Bu halde kuruluşa ilişkin TMK ve TBK hükümlerini de incelemek gerekir.
6098 s.lı Türk Borçlar Kanunu Kapsamında Yapılan Değerlendirme;
TBK’nın 26. maddesinde sözleşme özgürlüğü düzenlenmekte ve “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler” denmektedir. Aynı kanunun 27. maddesi ise “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür” şeklinde düzenlenmiştir.
Burada anonim şirket esas sözleşmesinin (tek ortaklı anonim şirket esas sözleşmesi hariç) temelde bir sözleşme olduğunu belirtmek gerekir. Bu durumda TBK’ da sözleşmeler için öngörülmüş olan sınırların anonim şirket esas sözleşmesi için de geçerli olacağı düşünülmektedir. Dolayısıyla, konusu imkansız olan veya kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı olan anonim şirket esas sözleşmeleri geçersizdir.
Öyleyse; Avukatlık Kanunu’ndaki açık düzenlemeye rağmen bir anonim şirketin hukuki danışmanlık vereceğini esas sözleşmesinde belirtmesi karşısında sicil müdürünün ‘kanunun emredici hükümlerine aykırılık’ nedeni ile tescil talebini reddetmesi gerekmektedir.
4721 s.lı Türk Medeni Kanunu Kapsamında Yapılan Değerlendirme;
Bu başlıkta henüz ticaret siciline tescili gerçekleşmemiş dolayısı ile henüz kurulduğundan söz edilemeyecek yani henüz ‘sicile tescilini talep eden’ anonim şirketler ele alınmaktadır. Bu halde ilgili şirket açısından TMK kapsamında “tüzel kişiliğin kazanılması” tartışma konusu yapılmalıdır.
Bir anonim şirketin kuruluş aşamasında gerekli şartları sağlayamıyorsa “tüzel kişilik kazanamayacağı” savunulmalıdır. Bu görüş dayanağını Türk Medeni Kanunu (“TMK”) m. 47/II’ de bulur. TMK, tüzel kişilerle ilgili olarak “tüzel kişilik kazanamama” müeyyidesi öngörmüştür.
TMK m. 5, Medeni Kanun’un ve Borçlar Kanunu’nun genel nitelikli hükümlerinin, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanacağını düzenlemiştir. Bu halde Borçlar Kanunu ve Medeni Kanun’un ilgili temel hükümlerinin şirketler hukuk alanında da geçerli kurallar olarak anonim şirketlere de uygulanması gerekmektedir.
TMK m. 47/II’ ye göre amacı hukuka ve ahlaka aykırı olan bir anonim şirketin tüzel kişilik kazanamaması gerekir. Nitekim TMK m. 47/II : “Amacı hukuka veya ahlaka aykırı olan kişi ve mal toplulukları tüzel kişilik kazanamaz.”
TMK’ nın bu açık düzenlemesi karşısında, Avukatlık Kanunu’na aykırı bir şekilde faaliyette bulunacağı anlaşılan anonim şirketin tüzel kişilik kazanamaması gerekmektedir. Şirketler hukuku açısından ‘tescilin kurucu özelliği’ dikkate alınırsa, aslında esas sözleşmesinin ve faaliyet alanının kanunun emredici hükümlerine aykırılığı nedeniyle tüzel kişilik kazanma yeterliliği taşımayan bir anonim şirketin, sicil müdürünün tescili ile tüzel kişilik kazanmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu halde sicil müdürünün böyle bir tescil talebini reddetmesi gerekmektedir.
3.3. KURULMUŞ ANONİM ŞİRKETLER AÇISINDAN ‘HUKUKİ DANIŞMANLIK VERİLMESİ’ MESELESİ
Bu başlıkta, ticaret siciline tescili gerçekleşmiş dolayısı ile kuruluşunu tamamlamış anonim şirketler açısından hukuki danışmanlık verilmesi meselesi değerlendirilecektir.
TTK m. 33 Kapsamında Tescile Davet;
Yukarıda değinildiği üzere Avukatlık Kanunu’nda açık bir şekilde düzenlendiği üzere kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek işleri yalnızca baroda yazılı avukatlar tarafından yerine getirilebilecek işlerdir. Öyleyse kanuna aykırı bir şekilde esas sözleşmesinde faaliyet alanı olarak ‘hukuki danışmanlık’ ibaresi bulunan ve bu yönde faaliyette bulunan şirketlerin bu faaliyetlerine son vermeleri ve esas sözleşmelerinden bu yöndeki ibareleri çıkarmaları (sicilden terkin etmeleri) gerekmektedir. Nitekim;
TTK m. 33 : “Tescili zorunlu olup da kanuni şekilde ve süresi içinde tescili istenmemiş olan veya 32 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki şartlara uymayan bir hususu haber alan sicil müdürü, ilgilileri, belirleyeceği uygun bir süre içinde kanuni zorunluluklarını yerine getirmeye veya o hususun tescilini gerektiren sebeplerin bulunmadığını ispat etmeye çağırır.
Sicil müdürünce verilen süre içinde tescil isteminde bulunmayan ve kaçınma sebeplerini de bildirmeyen kişi, sicil müdürünün teklifi üzerine mahallin en büyük mülki amiri tarafından bin Türk Lirası idari para cezasıyla cezalandırılır.
Süresi içinde kaçınma sebepleri bildirildiği takdirde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesi, dosya üzerinde inceleme yaparak tescili gerekli olan bir hususun bulunduğu sonucuna varırsa, bunun tescilini sicil müdürüne emreder, aksi takdirde tescil istemini reddeder. Süresi içinde tescil isteminde bulunmayan veya kaçınma sebeplerini bildirmeyen kişinin ikinci fıkradaki cezayla cezalandırılması bu fıkra hükmünün uygulanmasına engel oluşturmaz.”
Görüldüğü üzere; sicil müdürünün tescili zorunlu olup da bunu zamanında yerine getirmeyen ilgililere belirli bir süre içerisinde bu kanuni zorunlulukları yerine getirmeye davet edebilme yetkisi bulunmaktadır. Bu nedenle sicil müdürlerinin kanuna aykırı olarak “hukuki danışmanlık” veren şirketlere bu faaliyetlerine ilişkin sicil kayıtlarını sicilden terkin etmeleri için davette bulunması gerekecektir. Sicil müdürünün bahse konu davetine rağmen gereğini yerine getirmeyen ilgiliye sicil müdürünün teklifi üzerine mahallin en büyük mülki amiri tarafından bin TL idari para cezası verilecektir. Sicil müdürünün daveti üzerine ilgililerin tescilden kaçınma sebeplerini süresi içerisinde açıklaması halinde, sicilin bulunduğu yerdeki ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine başvuru yapılabilir. Yapılan başvuru üzerine mahkeme, dosya üzerinde inceleme yaparak tescili gerekli olan bir hususun bulunduğu sonucuna varırsa bunun sicile tescilini sicil müdürüne emreder. Eğer aksine bir kanaate varılırsa tescil işlemi reddedilecektir[5].
TTK m. 353 Kapsamında Açılabilecek Fesih Davası;
TTK m. 353/I’de şirketin kurulmasında kanun hükümlerine aykırı hareket edilmek suretiyle, alacaklıların, pay sahiplerinin veya kamunun menfaatlerinin önemli bir şekilde tehlikeye düşürülmüş veya ihlal edilmiş olma ihtimali karşısında açılabilecek ‘fesih davası’ düzenlenmiştir. Nitekim;
TTK MADDE 353: “Anonim şirketin butlanına veya yokluğuna karar verilemez. Ancak, şirketin kurulmasında kanun hükümlerine aykırı hareket edilmek suretiyle, alacaklıların, pay sahiplerinin veya kamunun menfaatleri önemli bir şekilde tehlikeye düşürülmüş veya ihlal edilmiş olursa, yönetim kurulunun, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının, ilgili alacaklının veya pay sahibinin istemi üzerine şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince şirketin feshine karar verilir. Mahkeme davanın açıldığı tarihte gerekli önlemleri alır.
Eksikliklerin giderilebilmesi, esas sözleşmeye veya kanuna aykırı hususların düzeltilebilmesi için mahkeme süre verebilir.
Davanın, şirketin tescil ve ilanından itibaren üç aylık hak düşürücü süre içinde açılması şarttır.”
Konumuz itibari ile, bir anonim şirketin amacının hukuki danışmanlık verilmesi olması halinde bu amacın ve bu amaç doğrultusunda gerçekleştirilecek faaliyetlerin ‘kanunun emredici hükümlerine aykırılık’ teşkil edeceğine yukarıda değinmiştik. Kanaatimizce bu aykırılık hali kamu menfaatlerini de önemli şekilde tehlikeye düşüren bir aykırılık halidir. Nitekim gerek maddi menfaate ulaşma aracı ve gerekse manevi tatmin aracı olarak hukuki müesseselerin ve süreçlerin, hukukçu kimliği olmayan ellerde hatalı yürütülebilecek olması, hak edilenlerin kaybına ve haksız tarafın kazancına böylece telafisi zor kayıplara sebebiyet verebilecektir. Dahası kanunun emredici hükümlerine açıkça aykırılık kendi başına kamu menfaatini ihlaldir.
Her ne kadar anonim şirketin butlanına veya yokluğuna karar verilemez ise de, ilgili maddede belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde asliye ticaret mahkemesince şirketin feshine karar verilir[6].
TTK m. 210 Kapsamında Açılabilecek Fesih Davası;
Anonim şirket ticaret siciline uygun şekilde tescil edilmekle beraber bazen şirketin amacı sonradan hukuka aykırı hale gelebilmektedir.
Burada hukuka uygun şekilde kurulmuş yani kuruluş aşamasında esas sözleşmesinde bir ‘hukuki danışmanlık’ faaliyetine yer vermemiş ancak daha sonra hukuki danışmanlık faaliyetlerinde bulunması sebebi ile amacı hukuka aykırı hale gelmiş anonim şirketler ele alınacaktır.
Ekonomik hayatta arz ettiği kayda değer öneminden dolayı, anonim şirketlerin faaliyetleri daimi denetime tabi tutulmuştur. Bu denetimler aracılığı ile şirketlerin kanunların özellikle emredici hükümlerine aykırı hareket edip etmedikleri incelenmektedir. Emredici hükümlere muhalefet kamunun genel menfaatinin ihlalidir. Bu durumun devamına izin verilemez[7]. Bu nedenle bu gibi hallerde kanun koyucu şirket aleyhine ‘fesih davası’ açılmasını mümkün kılmıştır. Bu şekilde açılan fesih davasında mahkeme, ilgililerin talebi üzerine amacı kanuna veya ahlaka sonradan aykırı hale gelen tüzel kişinin feshine karar vermelidir[8]. Nitekim;
TTK m. 210/III: “Kamu düzenine veya işletme konusuna aykırı işlemlerde veya bu yönde hazırlıklarda ya da muvazaalı iş ve faaliyetlerde bulunduğu belirlenen ticaret şirketleri hakkında, özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca, bu tür işlem, hazırlık veya faaliyetlerin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içinde fesih davası açılabilir.”
Kamu düzenine aykırı işlemlerde ve faaliyette bulunmak demek, herhangi bir kanunun kamu yararı açısından koyduğu ve müeyyidelendirdiği kurala aykırılık demektir[9]. Avukatlık Kanunu’nda emredici nitelikte bulunan ilgili düzenlemeye rağmen hukuki danışmanlık faaliyetlerinde bulunan şirketlerin kamu düzenine aykırı faaliyette bulunduğunu söylemek gerekir.
Bu halde açılacak fesih davası için kanun koyucu bir yıllık süre tanımıştır. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı fesih davasını aykırılığın tespitinden itibaren bir yıl içinde açabilir. Bu süre bir hak düşürücü süredir.
4721 s.lı Türk Medeni Kanunu Kapsamında Yapılan Değerlendirme;
Yukarıda henüz ticaret siciline tescili gerçekleşmemiş olan anonim şirketler TMK m.47/II çerçevesinde değerlendirilmişti. Burada ise artık tescili gerçekleşmiş olmakla kuruluşunu tamamlamış bir anonim şirketin sonradan ‘hukuki danışmanlık’ faaliyetlerinde bulunmaya başlaması hali tartışma konusu yapılacaktır.
Yukarıda, TMK m. 47/II’ ye göre amacı hukuka ve ahlaka aykırı olan bir anonim şirketin tüzel kişilik kazanamaması gerektiği belirtilmişti.
Peki TMK’ nın bu açık düzenlemesi karşısında, kuruluşundan yani tüzel kişiliğini kazanmasından sonra Avukatlık Kanunu’na aykırı bir şekilde faaliyette bulunacağı anlaşılan anonim şirketin tüzel kişiliği sona erecek midir?
Belirtmek gerekir ki tescilin kurucu etkiye haiz olması ve kuruluştaki hukuka aykırılıkları kapatan bir işlem niteliği göstermesi sebebiyle, sırf kuruluştaki aykırılıklar ve eksiklikler, kendiliğinden anonim şirketin geçersizliği sonucunu doğuramaz[10]. Yukarıda bahsi geçen TTK m. 353/I’ de kanun koyucu, anonim şirketin butlanına veya yokluğuna karar verilemeyeceğini de emredici bir şekilde düzenlemiştir. Buna göre; tescil edilmiş, tüzel kişilik kazanmış bir anonim şirket, kuruluşundaki eksiklikler ve hukuka aykırılıklar sebebiyle yokluk veya butlan müeyyidesine muhatap olamaz. Dolayısı ile tescil edilmiş bir anonim şirketin butlanının iddia edilemeyeceğini, ancak ve şartları varsa yukarıda bahis konusu yapılmış TTK ilgili hükümlerine göre fesih yoluna gidilebileceğini belirtmek gerekir.
4. SONUÇ
TTK’ya göre anonim şirketlerin ekonomik amaç ve faaliyetlerinin kanunen yasaklanmamış olması gerekmektedir. Esas sözleşmede belirlenen konular kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya imkansız olamazlar. Tescil sırasında ticaret sicili müdürü, şirketin esas sözleşmesinin TTK’ da öngörülen şartlara aykırılık içerip içermediğini inceleyecek, sözleşmenin bir takım sebeplerle tescile uygun olmadığı sonucuna varırsa tescil talebini reddedecektir.
Avukatlık Kanunu’nun ele alınan ilgili maddeleri gereğince hukuki danışmanlık faaliyetlerinde bulunmaya yalnızca baroya kayıtlı avukatlar yetkilidir. İlgili hükümler emredici niteliktedir. Ele alınan ilgili faaliyetlerin, baroda kayıtlı avukatlar haricindeki kişilerce yerine getirilmesi ‘kanunun emredici hükümlerine aykırılık’ teşkil edecektir.
Emredici hükümlere rağmen bir anonim şirketin hukuki danışmanlık faaliyeti vereceğini esas sözleşmesinde belirtmesi karşısında; bu şirketin henüz tescil talep aşamasında olması halinde tescil talebi sicil müdürlüğünce reddedilmeli, eğer şirket kurulmuş ise ilgili şirketin hukuki danışmanlık faaliyeti vermesine ilişkin sicildeki kayıtları terkini için sicil müdürlüğünce şirket yetkilileri davet edilmelidir. Hukuka aykırı faaliyetlerine devam eden şirketlerin TTK m. 210 ve TTK m. 353 çerçevesinde fesih müeyyidesi ile karşılaşabilecekleri unutulmamalıdır.
Hukuka aykırı ilgili fiilleri işleyen şirket yetkilileri hakkında hapis cezası ve adli para cezası öngören AvK. m. 63 ve şirketler için idari para cezası öngören TTK m. 33 hükümlerine ilişkin yukarıda yapılan açıklamalara dikkat edilmelidir.
Ele alınan konu yukarıda detaylıca aydınlatılmaya çalışılmış ise de incelenmekte olan konunun önemi itibari ile yukarıda ele alınan hususlarda ihtilaf yaşanması halinde bir hukuk bürosu ile iletişime geçmenizi tavsiye ederiz.
Saygılarımızla
Forensis Hukuk Bürosu
Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için bir hukuk bürosuyla bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz.
[1]- Gülgeç, Yahya Berkol, “Türk Hukukunda Anonim Şirket Esas Sözleşmesinin Normlar Hiyerarşisindeki Yeri”, Ankara Barosu Dergisi, Mart 2019, s. 61.
[2]- Gülgeç, s. 65.
[3]- Gülgeç, s. 65.
[4]- Aynı yönde bkz: Gülgeç, s. 66.
[5]- Özdamar, Mehmet, “6102 Sayılı (Yeni) Türk Ticaret Kanununa Göre Ticaret Sicili”, Regesta Ticaret Hukuku Dergisi, C. 2, S. 2, 2012, s. 55-56.
[6]- Alışkan, Murat, Türk Ticaret Kanunu’na Göre Sanayi Ve Ticaret Bakanlığı’nın Anonim Şirketleri Denetlemesi Ve İlgili Fesih Davaları, 1. Baskı, İstanbul 2007, s. 51.
[7]- Dinç, Serhan, “6102 Sayılı Kanuna Göre Anonim Şirketlerde Sona Erme”, YBHD, Şubat 2016, s. 236.
[8]- Dinç, s. 236.
[9]- Dinç, s. 234.
[10]- Yasan, Mustafa, “Türk Ticaret Kanunu m. 353’e Göre Fesih Davasının Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı Tarafından Açılabilmesinin Ticaret Hukuku Prensipleri Çerçevesinde Değerlendirilmesi”, İÜHFM C. LXXI, S. 2, s. 449-478, 2013, s. 455.