HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU IŞIĞINDA TÜRK MAHKEMELERİNİN MİLLETLERARASI YETKİSİ

HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU IŞIĞINDA TÜRK MAHKEMELERİNİN MİLLETLERARASI YETKİSİ

            HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU IŞIĞINDA TÜRK MAHKEMELERİNİN MİLLETLERARASI YETKİSİ HAKKINDA

-HUKUK BÜLTENİ-

                                               BÜLTEN TARİHİ: 05.05.2020

GİRİŞ: İşbu bilgi notunda genel anlamda “Yetki” kavramı, “Türk Mahkemelerinde Yetki Kavramı” ile Türk mahkemelerinin “Milletlerarası Yetkisi” kavramı irdelenecektir.

I. HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU KAPSAMINDA YETKİ KAVRAMI:

Öncelikle belirtmek isteriz ki; hukuk sisteminde ikame edilecek davanın hangi yargı çevresinde açılacağı hususu “Yetki” kavramına göre belirlenmektedir. Diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, genel kural olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) “BİRİNCİ BÖLÜM” “İKİNCİ AYRIM” başlığı altında yetki kavramı esas olarak ele alınmıştır. Bu itibarla HMK’da yer alan yetki düzenlemelerine kısaca bakmakta fayda görmekteyiz. Şöyle ki;

a- Genel Yetki Kavramı:

HMK’nın 6. maddesinde aynen; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” denilmektedir. Maddenin devamında yerleşim yerinin, Türk Medenî Kanunu (“MK”) hükümlerine göre belirleneceği belirtilmiştir[1]. MK’da yer alan düzenleme uyarınca yerleşim yerinin belirlenmesi için objektif unsur olan oturmak fiilinin ve sübjektif unsur olan yerleşme niyetinin bulunması gerekmektedir[2]. Genel yetkili mahkemenin belirlenmesinde davanın açıldığı tarihteki davalının yerleşim yerinin esas alınması ile davalının daha sonra yerleşim yerini değiştirmesi mahkemenin yetkisini etkilemeyecektir[3].

b- Davalının Birden Fazla Olması Hâlinde Yetki:

HMK’da davalının birden fazla olması hâlinde yetki madde 7’de düzenlenmiş olup, maddenin içeriğinde davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde davanın açılabileceği belirtilmiştir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılacağı da maddenin devamında düzenlenmiştir. Maddenin 2. fıkrasında; birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı vereceği belirtilmiştir. Belirtmekte fayda görmekteyiz ki, davalılardan birinin Türkiye’de ikametgâhının bulunması halinde, diğer davalılar bakımından da Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi doğacaktır[4].

c- Bir Yerde Geçici Olarak Oturanlara Karşı Açılacak Davalarda Yetki:

HMK’nın 8. maddesinde, Memur, işçi, öğrenci, asker gibi, bir yerde geçici olarak oturanlara karşı açılacak alacak veya taşınır mal davaları için, orada bulunmaları uzunca bir süre devam edebilecekse, bulundukları yer mahkemesi de yetkilidir denilmektedir. İşbu maddede getirilen yetki kuralı geçici yerleşim yerine sahip olanlar içindir.

d- Türkiye’de Yerleşim Yerinin Bulunmaması Hâlinde Yetki:

HMK’nın 9. Maddesinde Türkiye’de yerleşim yeri bulunmaması halinde yetki kavramı ele alınmış olup, işbu durumlarda genel yetkili mahkemenin, davalının Türkiye’deki mutad meskeninin bulunduğu yer mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Ancak, maddenin devamında diğer özel yetki hâlleri saklı tutularak, malvarlığı haklarına ilişkin dava, uyuşmazlık konusu malvarlığı unsurunun bulunduğu yerde de açılabileceği vurgulanmıştır. Maddenin muhtevasında karşımıza “mutad mesken” kavramı çıkmaktadır. Mutad mesken doktrinde genel olarak; kişinin gerçek hayat ilişkilerinin sürdüğü, kişinin fiilen oturduğu ve oturmak isteği ve iradesinde olduğu yer olarak tanımlanmaktadır[5]. Ancak, burada dikkat edilmesi gerekecek olan husus davalının Türkiye’de mutad meskeninin olup olmadığıdır. Zira, aşağıda detaylıca yer vereceğimiz üzere; bahsi geçen kavram milletlerarası yetki kapsamında değerlendirilecektir. *

e- Sözleşmeden Doğan Davalarda Yetki:

Bu tür davalarda yetki tayin edilirken sözleşmenin ifa edileceği yerin tespitinin yapılması gerekecektir. Söz konusu düzenlemeye HMK madde 10 da yer verilmiştir.

f- Mirastan Doğan Davalarda Yetki:

HMK Madde 11’in birinci fıkrasında; terekenin paylaşılmasına, yapılan paylaşma sözleşmesinin geçersizliğine, ölüme bağlı tasarrufların iptali ve tenkisine, miras sebebiyle istihkaka ilişkin davalar ile mirasçılar arasında terekenin yönetiminden kaynaklanan davalar ile terekenin kesin paylaşımına kadar mirasçılara karşı açılacak tüm davalarda ölen kimsenin son yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkili tayin edilmiştir. Ancak maddenin devamında, terekede bulunan bir mal hakkında açılmak istenen istihkak davası, terekenin yazımı ve tespiti zamanında mal nerede bulunuyorsa, orada da açılabileceği belirtilmiştir. Maddenin son fıkrasında, mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davalarda, mirasçıların her birinin oturduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu ifade edilmektedir.

g- Taşınmazın Aynından Mirastan Doğan Davalarda Yetki:

HMK’da taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili olduğu belirtilmiştir. Kanun maddesine göre irtifak haklarına ilişkin davalar ise, üzerinde irtifak hakkı kurulan taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılacaktır. Ancak bu davalar, birden fazla taşınmaza ilişkinse, taşınmazlardan birinin bulunduğu yerde, diğerleri hakkında da açılabileceği belirtilmiştir.

h- Karşı Davada Yetki:

HMK madde 13’e göre; Kesin yetkinin söz konusu olmadığı hâllerde, asıl davaya bakan mahkeme, karşı davaya bakmaya da yetkili olacağı belirtilmiştir.

ı- Şubeler ve Tüzel Kişilerle İlgili Davalarda Yetki:

Bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.

i- Sigorta Sözleşmelerinden Doğan Davalarda Yetki:

HMK’nın 15. maddesinde zarar sigortalarından doğan davalar, sigorta, bir taşınmaza veya niteliği gereği bir yerde sabit bulunması gereken yahut şart kılınan taşınıra ilişkinse, malın bulunduğu yerde; bir yerde sabit bulunması gerekmeyen veya şart kılınmayan bir taşınıra ilişkinse, rizikonun gerçekleştiği yerde de açılabilir denilmektedir. Maddenin devamında can sigortalarında, sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın leh veya aleyhine açılacak davalarda onların yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkili olduğu belirtilmiştir. Önemle belirtmek isteriz ki maddenin son fıkrasında da belirtildiği üzere, bahsi geçen hüküm deniz sigortalarından doğan davalarda uygulanmaz.

j- Haksız Fiilden Doğan Davalarda Yetki:

Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olarak tayin edilmiştir.

Yukarıda detaylı olarak yer verdiğimiz maddelerin içeriğinden de anlaşılacağı üzere, HMK’da yer alan yetkiler kesin yetki yahut kesin olmayan yetki olarak 2’ye ayrılmaktadır. Hangi yetkinin kesin olduğu tayin edilirken maddenin lafzına göre bakılmalıdır. Türk Hukuku’nda yetki kuralları kural olarak kamu düzeninden sayılmamaktadır [6]. Kesin yetkili mahkemeler bu karalın istisnası niteliğindedir.

II. MİLLETLERARASI YETKİ KAVRAMI:

Milletlerarası yetki kavramı en genel ifadeyle, yabancılık unsuru içeren ihtilaflarda, hangi devletin mahkemeleri tarafından uyuşmazlığa bakılacağı ve yargı hakkının ne şekilde olacağının belirlenmesidir. Zira, esasen milletlerarası yetki belirlenirken, ilgisi bulunan ülke hukuku dikkate alınır. Yani, hangi uyuşmazlıklarda hangi mahkemelerin yetkili olduğunu ilgili ülke hukuku karar verir. “milletlerarası” terimi sadece hukuki ilişkinin yabancı ülkeyle bağını veya yabancı iştirakinin varlığını belirtir[7].

III. HMK IŞIĞINDA TÜRK MAHKEMELERİNİN MİLLETLERARASI YETKİ KAVRAMI:

HMK hükümleri Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin tayininde önem arz etmektedir[8]. Zira, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu (“MÖHUK”) “Milletlerarası Usul Hukuku” başlıklı “İkinci Kısım”ın “Birinci Bölüm”ünde düzenlemekte olup, söz konusu kanun HMK’ya sıkça atıf yapılmıştır. HMK’da belirtilen yetki kavramları tarafımızdan detaylı olarak yukarıda belirtilmiştir. Yazımızın bu bölümünde, “Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi” incelenecektir.

MÖHUK Madde 40’ta aynen; “Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder.” denilmektedir.

a- Türklerin Kişi Hâllerine İlişkin Davalar:

MÖHUK’nun 41. maddesinde aynen; “Türk vatandaşlarının kişi hâllerine ilişkin davaları, yabancı ülke mahkemelerinde açılmadığı veya açılamadığı takdirde Türkiye’de yer itibariyle yetkili mahkemede, bulunmaması hâlinde ilgilinin sâkin olduğu yer, Türkiye’de sâkin değilse Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesinde, o da bulunmadığı takdirde Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinden birinde görülür.” denilmektedir. Maddenin muhtevasından da anlaşılacağı üzere, işbu maddenin uygulanma koşulları;

1- Taraflardan birinin Türk vatandaşı olmasına,

2- Davanın kişi hallerine ilişkin olmasına,

3- Davanın yabancı ülke mahkemelerinde açılmamış veya açılamamış olmasına,

4- Davanın yabancılık unsuru taşımasına, bağlıdır.

MÖHUK’un 41. maddesinde Türklerin kişi hallerine ilişkin davalar bakımından basamaklı bir yetki kuralının kabul edildiği görülmektedir[9]. Kişi halleri, özellikle evlilik, boşanma, vesayet, nesebe ilişkin şahsın hukuku ve aile hukuku meselelerini kapsar[10]. Söz konusu maddede belirtildiği ve yukarıda da bahsettiğimiz üzere; “…davanın yabancı ülke mahkemelerinde açılmamış veya açılamamış olması…” ihtilafın başkaca bir mahkemede açılmamış olması koşulu dile getirilmiştir. Bir başka deyişle, MÖHUK, Türklerin kişi hallerine ilişkin davalar bakımından milletlerarası derdestliği kabul etmiştir[11]. Başka bir anlatımla derdestlik itirazında bulunmak mümkündür. HMK’da derdestlik itirazının dava şartı olduğu açıkça belirtilmiş olup, HMK hükümleri kapsamında böyle bir itirazın bu tür davalar açısından ileri sürülmesi gerektiği de açıktır.   

b- Yabancıların Kişi Hâllerine İlişkin Bazı Davalar:

MÖHUK’da yabancıların kişi hâllerine ilişkin bazı davalar açısından madde 42’de düzenleme bulunmaktadır. Maddeye göre; Türkiye'de yerleşim yeri bulunmayan yabancı hakkında vesâyet, kayyımlık, kısıtlılık, gaiplik ve ölmüş sayılma kararları ilgilinin Türkiye'de sâkin olduğu yer, sâkin değilse mallarının bulunduğu yer mahkemesince verileceği belirtilmiştir.

c- Miras Davaları:

MÖHUK madde 42’de aynen; “Mirasa ilişkin davalar ölenin Türkiye'deki son yerleşim yeri mahkemesinde, son yerleşim yerinin Türkiye'de olmaması hâlinde terekeye dâhil malların bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” denilmektedir. Madde içeriğinde ölenin son yerleşim yerinin Türkiye'de olmaması hâlinde terekeye dâhil malların bulunduğu yer mahkemesinde görüleceği belirtilmiştir. Daha önce HMK’da yer alan “Mirastan Doğan Davalarda Yetki” tarafımızdan detaylı olarak belirtilmiş olup, kesin yetkinin var olduğu üzerinde durulmuştu. Devletler özel hukuku kapsamındaki ilişkilerin niteliği ve güttüğü amaçların farklı olması nedeniyle, Türk mahkemelerine iç hukuk yönünden kesin yetki veren yetki kurallarının tümünün, aynı etkiyi milletlerarası yetki alanında da göstermeyeceği ve iç hukukun kesin nitelikteki yetki kurallarıyla milletlerarası yetki anlamındaki münhasır yetkinin farklı amaçlar taşıdıkları kabul edilmektedir[12].

d- İş Sözleşmesi ve İş İlişkisi Davaları ile Tüketici Sözleşmesine İlişkin Davalar:

HMK’da sözleşmeden doğan dava türündeki yetki tayin edilirken sözleşmenin ifa edileceği yerin tespitinin yapılması gerektiğini yukarıda belirtmiştik. MÖHUK’da ise;   

44. maddesinde, bireysel iş sözleşmesinden veya iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda işçinin işini mutaden yaptığı işyerinin Türkiye’de bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, işçinin, işverene karşı açtığı davalarda işverenin yerleşim yeri, işçinin yerleşim yeri veya mutad meskeninin bulunduğu Türk mahkemelerinin de yetkili olduğu belirtilmiştir.

45. maddesinde de tüketici sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda, tüketicinin seçimine göre, tüketicinin yerleşim yeri veya mutad meskeni ya da karşı tarafın işyeri, yerleşim yeri veya mutad meskeninin bulunduğu Türk mahkemeleri yetkili kılınmıştır. İş bu maddenin birinci fıkrası uyarınca yapılan tüketici sözleşmelerinde, tüketiciye karşı açılacak davalarda ise yetkili mahkemenin, tüketicinin Türkiye’deki mutad meskeni mahkemesi olduğu belirtilmiştir.

e- Sigorta Sözleşmesine İlişkin Davalar:

MÖHUK madde 46’da ise; sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklar ele alınmıştır. Maddeye göre; sigortacının esas işyeri veya sigorta sözleşmesini yapan şubesinin ya da acentasının Türkiye’de bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu belirtilmiştir. Ancak sigorta ettirene, sigortalıya veya lehdara karşı açılacak davalarda yetkili mahkeme, onların Türkiye’deki yerleşim yeri veya mutad meskeni mahkemesi olduğu belirtilmiştir.

Yukarıda HMK’da düzenlenen “Sigorta Sözleşmelerinden Doğan Davalarda Yetki” tarafımızdan ele alınmıştı. Her iki madde de yer alan yetki kavramı incelendiğinde MÖHUK’da düzenlenen yetki açısından kesin yetki kuralının hâkim olduğu ancak HMK anlamında bu durumun yalnızca can sigortalarından kaynaklı davalarla sınırlı olduğu anlaşılabilmektedir. MÖHUK md. 46 düzenlemesi sigorta ettiren, sigortalı veya lehdarı korumak amacıyla getirilen bir yetki kuralıdır[13].

Saygılarımızla

Forensis Hukuk Bürosu

Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için bir hukuk bürosuyla bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz.


[1] 22.11.2001 tarihli 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 19 “Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamaz. Bu kural ticarî ve sınaî kuruluşlar hakkında uygulanmaz.”

[2] Kemal Oğuzman/ Özer Seliçi/Saibe Oktay Özdemir, Kişiler Hukuku, Filiz Kitabevi, 9. Bası, İstanbul 2009, s. 114-115; Mustafa Dural/Tufan Öğüz, Türk Özel Hukuku, Kişiler Hukuku, C:II, Filiz Kitabevi, İstanbul 2010, s. 184; Nuray Ekşi, Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi, Beta, 2. Bası, İstanbul 2000 (Yetki), s.84; Ayfer Uyanık Çavuşoğlu, Türk Milletlerarası Özel Hukukunda Boşanma, Beta, İstanbul 2006, s. 8; Bülent Çiçekli, “Yabancı Unsurlu Boşanma Davalarında Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi”, ABD, 2004/1, s. 76.

[3] İlhan Postacıoğlu, Medeni Usul Hukuku Dersleri, İstanbul 1975, s. 150-151. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.I, Demir, İstanbul 2001, s. 384. Yavuz Alangoya/ Kamil Yıldırım/Nevhis Deren Yıldırım, Medeni Usul Hukuku Esasları, Beta, 7. Bası, İstanbul 2009, s. 89. Hakan Pekcanıtes/ Oğuz Atalay/ Muhammet Özekes, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 10. Bası, Ankara 2011 (HMK), s. 117. 

[4] Ergin Nomer, Devletler Hususi Hukuku, Beta, Yenilenmiş 19. Bası, İstanbul 2011, s. 436. Ergin Nomer, Milletlerarası Usul Hukuku, Beta, İstanbul 2009, (Usul), s. 89.

[5] Nomer, s.118. Gelgel-Günseli, Öztekin, Devletler Hukukunda Velayet, Çocuk Kaçırmaları, Evlat Edinmeye İlişkin Problemler, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Y.:4 sa.:8 Güz 2005/2 s.132. Özkan, Işıl, Devletler Özel Hukukunda İkametgah, Mutad Mesken ve İşyeri Bağlama Noktalarının Yeniden Değerlendirilmesi, Naturel Yayınları, Eylül 2004, s. 83.

[6] Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, Yetkin Yayınları, s. 118.

[7] Altuğ, Yılmaz, Devletler Hususi Hukukunda Yargı yetkisi, İstanbul 1979, s. 35.

[8] Süral, Ceyda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisine Etkisi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Y.2012, S.100, s.169.

[9] Tan Dehmen,Mine, Türk Vatandaşlarının Kişi Hallerine İlişkin Davalar Bakımından 5718 Sayılı MÖHUK’TA Kabul Edilen Yetki Kuralı, Public and Private International Law Bulletin, Volume: 33, Issue: 1, s.187.

[10] Nomer, s. 443. Aysel Çelikel/Bahadır Erdem, Milletlerarası Özel Hukuk, Beta, Yenilenmiş 10. Bası, İstanbul 2010, s. 518.

[11] Nomer, s. 445; Çelikel/Erdem, s. 523; Ekşi, Yetki, s. 156; Ekşi, Boşanma, s. 18.

[12] Nomer, s. 495; Çelikel/Erdem, s. 607; Çelikel, s. 9; Ekşi, Yetki, s. 214, 222; Bilgin Tiryakioğlu, Yabancı Boşanma Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi, AÜHF Yayınları, Ankara 1996, s. 65; Sargın, s. 151-152; Esen, Münhasır Yetki, s. 186.

[13] Nomer, s. 494; Çelikel/Erdem, s. 547; Cemal Şanlı, Uluslararası Ticari Akitlerin Hazırlanması ve Uyuşmazlıkların Çözüm Yolları, Beta, 4. Bası, İstanbul 2011 (Ticari Akitler), s. 81.