SİNGAPUR KONVANSİYONU’NUN TÜRKİYE’DE YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ HAKKINDA

Birleşmiş Milletler ("BM") Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu tarafından hazırlanan ve 20 Aralık 2018 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen Arabuluculuk Sonunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında BM Konvansiyonu ("Singapur Konvansiyonu" veya "Konvansiyon") 12 Eylül 2020 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. An itibariyle 56 devlet tarafından imzalanan Konvansiyon , 11 Mart 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7282 sayılı uygun bulma kanunu ile Türk iç hukuku bakımından da yürürlüğe girmiştir . Singapur Konvansiyonu, milletlerarası arabuluculuk süreçleri sonucunda akdedilen sulh anlaşmalarının icra edilmesini düzenleyen bir hukuki enstrüman olarak önemli bir hukuki boşluğu doldurmayı ve arabuluculuk mekanizmasını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bu bakımdan yabancı tahkim kararlarının tanınmasına ilişkin New York Konvansiyonu ’yla benzerlik göstermekte ve alternatif uyuşmazlık çözümlerinin icra edilebilirliği bağlamında birbirinin tamamlayıcısı olarak görülmektedir . İşbu çalışmada Singapur Konvansiyonu, önemi, uygulama alanı, öngördüğü icra edilebilirlik şartları ve New York Konvansiyonundan farkları veçheleriyle ana hatlarıyla ele alınacaktır.

SİNGAPUR KONVANSİYONU'NUN TÜRKİYE’DE YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ HAKKINDA

-HUKUK BÜLTENİ-

                                               BÜLTEN TARİHİ: 25/03/2021

1) GİRİŞ

            Birleşmiş Milletler (“BM”) Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu tarafından hazırlanan ve 20 Aralık 2018 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen Arabuluculuk Sonunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında BM Konvansiyonu (“Singapur Konvansiyonu” veya “Konvansiyon”) 12 Eylül 2020 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. An itibariyle 56 devlet tarafından imzalanan Konvansiyon[1], 11 Mart 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7282 sayılı uygun bulma kanunu ile Türk iç hukuku bakımından da yürürlüğe girmiştir[2]. Singapur Konvansiyonu, milletlerarası arabuluculuk süreçleri sonucunda akdedilen sulh anlaşmalarının icra edilmesini düzenleyen bir hukuki enstrüman olarak önemli bir hukuki boşluğu doldurmayı ve arabuluculuk mekanizmasını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bu bakımdan yabancı tahkim kararlarının tanınmasına ilişkin New York Konvansiyonu[3]’yla benzerlik göstermekte ve alternatif uyuşmazlık çözümlerinin icra edilebilirliği bağlamında birbirinin tamamlayıcısı olarak görülmektedir[4]. İşbu çalışmada Singapur Konvansiyonu, önemi, uygulama alanı, öngördüğü icra edilebilirlik şartları ve New York Konvansiyonundan farkları veçheleriyle ana hatlarıyla ele alınacaktır.

2) SİNGAPUR KONVANSİYONUNUN UYGULAMA ALANI

            Bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olan arabuluculuk, dünya çapında özellikle ticari uyuşmazlıklar başta olmak üzere sıklıkla uygulanan bir hukuki mekanizma olmasına karşın yaygınlığı genellikle yerel ölçekle sınırlı kalmıştır. Bunun ana sebebi her ülkenin iç hukukuna göre düzenlenen sulh anlaşmalarının sınır aşan (cross-border) uyuşmazlıklar söz konusu olduğunda icrailik açısından yetersiz kalması, yalnızca bir sözleşme hükmünde işlem görmesidir. Örneğin Türk hukuku açısından, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (“HUAK”) 18/4’üncü maddesi uyarınca “Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır.” Ancak başka bir ülkede gerçekleşen ya da Türkiye’de gerçekleştirilmesine rağmen HUAK hükümlerine tâbi olmayan bir arabuluculuk sonucu varılan sulh anlaşmaları Türkiye’de icraya konamaz. Hükmün icrailiği için ayrı bir Mahkeme kararına ihtiyaç duyulması arabuluculuktan beklenen faydayı büyük oranda ortadan kaldırmaktadır.

            Singapur Konvansiyonu, yukarıda açıklanan problemlere cevap verme amacıyla hazırlanmıştır. Şöyle ki, temel amaç ticari arabuluculuk sonucunda varılan uluslararası sulh anlaşmalarının taraf Devletlerce icrasını sağlamak ve/veya derdest bir davada kesin delil niteliğinde savunma maksadıyla kullanılmasını temin etmektir[5].

            Singapur Konvansiyonu’nun uygulama alanı, 1’inci maddesinde belirtilmiştir. Buna göre Konvansiyon bir ticari uyuşmazlığın çözümü için arabuluculuk sonucunda taraflarca yazılı olarak yapılan milletlerarası sulh anlaşmalarına uygulanacaktır. Dolayısıyla sulh anlaşmanın Konvansiyon kapsamına girebilmesi için;

-            Arabuluculuk süreci sonunda ortaya çıkması,

-            Milletlerarası nitelik taşıması,

-            Yazılı olması

-            Ticari uyuşmazlıklara ilişkin olması gerekmektedir.

            Arabuluculuk, kullanılan ibarelere veya yürütülen usule bakılmaksızın, tarafların, aralarındaki uyuşmazlığı, uyuşmazlığın taraflarına bir çözüm dayatma yetkisine sahip olmayan üçüncü kişi veya kişilerin (“arabulucu”nun) yardımıyla dostane bir çözüme kavuşturmaya çalıştıkları bir usul olarak tanımlanmıştır (Madde 2/3). Dolayısıyla taraflar arasında üçüncü kişi yardımıyla gerçekleştirilen dostane görüşmelerin hangi isim altında yapıldığının Konvansiyon açısından bir önemi bulunmamaktadır. Arabuluculuk, uzlaştırma veya başka bir isimle adlandırılsa da diğer şartları sağladığı takdirde Konvansiyon kapsamına girecektir[6]. Yine bu kapsamda arabuluculuğun ihtiyari veya zorunlu olması ya da bir kurum nezdinde yapılıp yapılmaması da önem arz etmeyecektir.

            Sulh anlaşmasının “milletlerarası” nitelik taşıması için;

-           Sulh anlaşmasının en az iki tarafının iş yerlerinin farklı devletlerde olması; veya

-         Sulh anlaşmasının taraflarının iş yerlerinin bulunduğu devletin: i) Sulh anlaşmasından doğan borcun esaslı bir kısmının ifa edileceği devletten; veya ii) Sulh anlaşmasının konusunun en sıkı ilişkili olduğu devletten farklı olması,

          Şartlarından birisinin mevcudiyeti gerekmektedir. Milletlerarası nitelik sulh anlaşmasının yapıldığı anda mevcut olmalıdır.

            Üçüncü şart, yazılı bir anlaşmanın mevcudiyeti olarak gösterilmiştir. Sulh anlaşması, içeriğinin herhangi bir şekilde kayda alınması halinde yazılı olarak yapılmış sayılır. Elektronik ortamda yapılan sulh anlaşmasının yazılı olması şartı, içeriğindeki bilginin sonraki başvurular için kullanılacak şekilde erişilebilir olması halinde yerine getirilmiş sayılır (Madde 2/2).  Sulh anlaşmasının tek bir belgede yer almasının şart olmadığı, karşılıklı e-posta teatisi yöntemiyle gerçekleştirilebileceği de doktrinde kabul edilmektedir[7].

            Son koşul olan ticari uyuşmazlığın mevcudiyeti ise Singapur Konvansiyonu’nda tanımlanmamıştır.  Ancak BM Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu’nun (UNCITRAL) hazırladığı diğer dokümanlara bakıldığında ticari uyuşmazlık kavramının oldukça geniş yorumlandığı, bu nedenle Türk Ticaret Kanunu’nun 4’üncü maddesiyle bağlı kalınmaması gerektiği söylenebilir. Nitekim Uluslararası Ticari Arabuluculuk Model Kanunu’nun 1 nolu dipnotunda “ticari” kavramının sözleşmesel bir ilişki olsun veya olmasın, ticari nitelikteki tüm ilişkilerden kaynaklanan sorunları kapsayacak şekilde geniş yorumlanması gerektiği açıklanmıştır. Ticari nitelikteki ilişkilere ise mal veya hizmet tedariki veya değişimi, dağıtım anlaşmaları, ticari temsil veya acentelik, faktöring, leasing, yapım işleri, danışmanlık, mühendislik, lisans, yatırım, finansman, bankacılık, sigorta, işletme veya imtiyaz anlaşmaları, ortak girişim ve diğer sanayi veya ticari işbirliği biçimleri ile mal veya yolcuların hava, deniz, demiryolu veya karayolu ile taşınmasına ilişkin işlemler sınırlı olmamak kaydıyla örnek kabilinden sayılmıştır. Tüm bunlara ilave olarak, yapım ve doğal kaynakların çıkarılmasına ilişkin olarak devlet ile yatırımcı arasında ortaya çıkan yatırım uyuşmazlıklarının da ticari uyuşmazlık olarak sayılması gerektiği öne sürülmüştür[8].

            Ticari olsun olmasın bazı uyuşmazlıklar özel düzenlemeyle Konvansiyon’un uygulama alanı dışarısında bırakılmıştır. Bunlar 1’inci maddenin 2’nci ve 3’üncü fıkraları kapsamında iki grup halinde tanımlanmıştır. Şöyle ki Konvansiyon;

                Taraflarından birinin (tüketici olarak) şahsı veya ailesi veya evi için yaptığı işlemlere ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için yapılan veya aile, miras ve iş hukukuna ilişkin olan sulh anlaşmalarına uygulanmaz.

            Aynı zamanda Konvansiyon;

            (i) Mahkemece tasdik edilen veya mahkeme yargılaması sırasında yapılan; ve (ii) Mahkemenin bulunduğu devlette mahkeme kararı olarak yerine getirilen sulh anlaşmaları ya da Hakem kararı olarak kaydedilen ve yerine getirilen sulh anlaşmaları bakımından da uygulama alanı bulmayacaktır.

3) ARABULUCULUK ANLAŞMALARININ İCRA EDİLEBİLİRLİĞİ

            Konvansiyon’un 4’üncü maddesi, Konvansiyon kapsamına giren bir sulh anlaşmasının icra edilmesini akit Devletin yetkili mercilerinden talep edecek olan tarafın sunması gerektiği belgeleri düzenlemiştir. Buna göre söz konusu anlaşmaya dayanmak isteyen taraf, i) taraflarca imza altına alınan anlaşmayı, ii) anlaşmanın arabuluculuk süreci sonucunda oluştuğunu gösteren kanıtları, iii) sulh anlaşmasının ilgili ülkenin resmi dilinden başka bir dilde olması ve ilgili ülkenin talebi halinde anlaşmanın tercümesini ve iv) Sözleşme’de öngörülen şartların yerine getirilmiş olduğuna dair yetkili makam tarafından talep edilebilecek diğer belgeleri sunmakla mükelleftir.

            Taraflarca imza altına alınma şartının geniş yorumlandığı, elektronik posta teatisi yoluyla da anlaşma sağlanabileceğinden yukarıda bahsedilmişti. Bu kapsamda, tarafların kimliği ile anlaşmaya ilişkin rızalarının taraflardan gelen elektronik postalar gibi elektronik iletişim araçlarından çıkarıldığı durumlarda imza şartı gerçekleşmiş kabul edilecektir.

            Anlaşmanın tercümelerinin hangi usule göre gerçekleştirileceği ilişkin Konvansiyonda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu noktada kararın icrası için başvuruda bulunulacak ülkenin iç hukuk düzenlemelerinin dikkate alınması gerekir.  Türk hukuku açısından yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfiz süreçlerinde uygulama alanı bulduğu üzere tercüme işlemi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 223 ve 224’üncü maddeleri uyarınca gerçekleştirilecektir. Konvansiyon sulh belgesine herhangi bir “milliyet” atfetmediğinden apostille şartı aranmayacaktır.

            Akit devletlerin talep edebileceği belgeler yalnızca şartların gerçekleşip gerçekleşmediğini ispata yarar belgeler olarak sayılmış ve formalitelerin ağırlaştırılması yoluyla ek şartlar ileri sürülmesinin önüne geçmek istenmiştir. Dolayısıyla “diğer belgeler”i bu bağlamda algılamak gerekir.

            Diğer yandan Konvansiyon’un 5’inci maddesi, tahdidi olmak üzere sulh anlaşmasının icrasının reddi sebeplerini belirlemiştir. Bunlar, i) taraflardan birisinin veya her ikisinin ehliyetsizliği, ii) sulh anlaşmasının hükümsüzlüğü, etkisizliği, uygulama kapasitesinden yoksun olması, bağlayıcı veya nihai olmaması yahut sonradan değiştirilmesi, iii) anlaşmadaki yükümlülüklerin ifa edilmiş olması veya açık ya da algılanabilir olmaması, iv) icra edilebilirlik kararının verilmesinin sulh anlaşması hükümlerine aykırı olması[9], v) arabulucunun gerekli standartları ciddi biçimde ihlal etmiş olması, vi) arabulucunun tarafsızlık ve bağımsızlığını zedeleyen durumları taraflara bildirmemiş olması, vii) icra edilebilirlik kararının kamu düzenine aykırı olması, viii) uyuşmazlık konusunun arabuluculuk yöntemiyle çözülmeye elverişli olmaması halleridir.

4) NEW YORK KONVANSİYONU İLE FARKLARI

            Arabuluculuk sonunda yapılan sulh anlaşmalarına uluslararası hukuki vasıf kazandırma maksadıyla hazırlanan Singapur Konvansiyonu, büyük oranda yabancı hakem kararlarının tanınması ve tenfizini düzenleyen, tarih itibariyle 168 ülkenin imzacısı olduğu[10] ve büyük başarıya ulaşan New York Konvansiyonu esas alınarak hazırlanmıştır. Ancak Konvansiyonların özellikle iki noktada birbirinden ayrıldığını belirtmek gerekir.

            İlk olarak New York Konvansiyonu’ndan farklı olarak Singapur Konvansiyonu’nda “tahkim yerine” bağlanan sonuçlar arabuluculuk açısından öngörülmemiştir. Daha doğru ifadeyle arabuluculuk yeri yoktur, arabuluculuğun yabancı bir ülkede gerçekleşmesi gerekmemektedir. Oysaki New York Konvansiyonu açısından tahkim yeri hakem kararının yabancılık kıstasına sahip olması açısından önemlidir.

            İkinci olarak, New York Konvansiyonu’nun uygulamasında tahkim anlaşmasının geçerliliği düzenlenmiştir. Lakin Singapur Konvansiyonu’nda arabuluculuk anlaşmasına ilişkin bir düzenleme yer almamakta, yalnızca arabuluculuk sonunda yapılan sulh anlaşmalarıyla ilgili hükümler bulunmaktadır. Dolayısıyla taraflar herhangi bir arabuluculuk anlaşması yapmaksızın sulh anlaşması yapmış olsalar bile bu anlaşma Singapur Konvansiyonu kapsamında olacaktır.

5) SONUÇ

            Singapur Konvansiyonu 11 Mart 2021 tarihinden itibaren Türkiye’de yürürlüğe girmiştir. Kısa sürede kayda değer sayıda imzacı devlete sahip olan Konvansiyona, Türkiye’nin dış ticaret hacminin kayda değer bir kısmını oluşturan Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Katar, İran, İsrail, Hindistan ve Güney Kore gibi ülkeler de taraftır. Konvansiyonun coğrafi uygulama alanı genişledikçe sulh anlaşmalarının icrailiğinin artması, uluslararası ticarette arabuluculuğun daha çok tercih edilmesi ve bu durumun uluslararası ticaretin gelişimine katkı sağlaması beklenmektedir.

Forensis Hukuk Bürosu

Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için bir hukuk bürosuyla bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz.


[1]İmzacı devletlerin tam listesi için bknz: https://treaties.un.org/pages/ViewDetails.aspx?src=TREATY&mtdsg_no=XXII-4&chapter=22&clang=_en (E.T. 18.03.2021).

[2] Sözleşmenin Türkçe metni Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı tarafından yayımlanmıştır. Bknz: https://adb.adalet.gov.tr/Resimler/SayfaDokuman/612021141924Singapur%20Konvansiyonu%20T%C3%BCrk%C3%A7e.pdf (E.T. 18.03.2021).

[3] Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkında 10 Haziran 1958’de New York’ta Yapılan Sözleşme, R.G. 25.09.1991, sayı: 21002.

[4] Donna Ross,  The Singapore Convention: From a Blizzard, a Convention Blooms (2020), Resolution Institute March 2020, 174-190, s.174, https://www.donnarossdisputeresolution.com/wp-content/uploads/2020/03/Donna-Ross-Singapore-Convention-Article-RI-Journal-March-2020.pdf (E.T. 18.03.2021).

[5] Talat Kaya, Singapur Sözleşmesi ve Uluslararası Ticari Arabuluculuk Sonucunda Ortaya Çıkan Sulh Anlaşmalarının Tanınması ve İcrası Meselesi (2019), Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 25, Sayı 2, Prof. Dr. Ferit Hakan Baykal Armağanı, 953-982, 956.

[6] Sibel Özel, Arabuluculuk Sonunda Yapılan Milletlerarası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Sözleşmesi: Singapur Konvansiyonu (2019), Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 25, Sayı 2, Prof. Dr. Ferit Hakan Baykal Armağanı, 1164-1184, s. 1170.

[7] Timothy Schnabel: “The Singapore Convention on Mediation: A Framework for the Cross-border Recognition and Enforcement of Mediated Settlement” 19 Pepp. Disp. Resolve. L. J. 1 (2019), s. 29.

[8] Schnabel, s. 22-23, aktaran; Kaya, s. 967.

[9] Örneğin taraflar anlaşma metninde açıkça Singapur Konvansiyonu’nun uygulanmayacağını (opt out) belirtmiş olabilir.

[10] İmzacı ülke listesi için bknz: https://www.newyorkconvention.org/countries (E.T. 19.03.2021).