YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİNİN TİCARİ DAVA NİTELİĞİNDEKİ İTİRAZIN İPTALİ DAVALARININ ZORUNLU ARABULUCULUĞA TABİ OLDUĞU YÖNÜNDE VERDİĞİ UYUŞMAZLIĞI GİDERME KARARI HK.

Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, 04.12.2020 tarih ve 2020/1943 E. 2020/4052 K. sayılı kararıyla yukarıda açıklanan nedenlere dayanarak 7155 sayılı Kanun’un 20’nci maddesi ile eklenen 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi uyarınca, "ticari nitelikteki itirazın iptali davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu olduğuna ve arabulucuya başvurulmuş olmasının HMK’nın 114/2 ve TTK’nın 5/A maddeleri gereği dava şartı olduğuna, uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine" oybirliğiyle karar vermiştir.

YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİNİN TİCARİ DAVA NİTELİĞİNDEKİ İTİRAZIN İPTALİ DAVALARININ ZORUNLU ARABULUCULUĞA TABİ OLDUĞU YÖNÜNDE VERDİĞİ UYUŞMAZLIĞI GİDERME KARARI HK.

-HUKUK BÜLTENİ-

                                               BÜLTEN TARİHİ: 20/01/2021

            1) GİRİŞ

            Ticari davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerinin dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğa tabi tutulması, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda 7155 sayılı Kanun ile eklenen 5/A maddesi ile öngörülmüş ve 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren Türk hukukunda zorunlu ticari arabuluculuk dönemi başlamıştır. Ancak söz konusu düzenleme, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3’üncü maddesi ile getirilen zorunlu arabuluculuk müessesesinden ayrılarak kriter olarak “talep sonucu” yerine “dava konusunu” esas almıştır. Bu nedenle, iş hukukunda zorunlu arabuluculuğun uygulanmasında önemli bir tereddüt ortaya çıkmazken ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk kapsamının belirlenmesinde dava konusu kavramının içeriğinin nasıl doldurulacağı, hükmün lafzına ne oranda bağlı kalınacağı konularında ortaya çıkan yaklaşım farklılıkları özellikle takip hukuku açısından doktrin ve içtihatta ciddi görüş farklılıklarına ve çelişkili uygulamalara yol açmıştır[1]. Bunun üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu’nca alınan karar ve 5235 sayılı Kanun’un 35/3-4 fıkraları uyarınca farklı Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için dosya Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’ne gönderilmiştir. Bültenimizde, başvuru üzerine Yargıtay’ın ticari dava niteliğindeki itirazın iptali davalarının zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu yönünde verdiği uyuşmazlığı giderme kararı ele alınmıştır.

            2) UYUŞMAZLIĞA KONU KARARLAR VE DOKTRİNDEKİ YAKLAŞIMLAR

              Yargıtay, konuya ilişkin verilen ve aralarında çelişki bulunan çeşitli Bölge Adliye Mahkemesi (“BAM”) dosyalarına kararında değinmiştir. Şöyle ki;

            - Sakarya BAM 7. Hukuk Dairesi 17.06.2020 tarih ve 2020/808 E. 2020/670 K. sayılı ilamında özetle, itirazın iptali davasının niteliği itibariyle icra takibinin işleyişine yönelmiş bir müspet tespit davası olduğu, sonucunda itirazın iptali ile takibin devamına ve itiraz eden taraf bakımından icra inkâr tazminatına hükmedilebileceği belirtilmiş olup bu nedenle dava açılabilmesi için arabulucuya başvurulmuş olunmasının dava şartı olmayacağına hükmedilmiştir.

            -Diğer yandan, Adana, Ankara, İstanbul, İzmir, Samsun Bölge Adliye Mahkemeleri’nin çeşitli hukuk dairelerinin verdikleri kararlarda itirazın iptali davası açılabilmesi için TTK’nın 5/A maddesi uyarınca arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu yönünde kararlar verilmiştir.

            Yargıtay, ticari nitelikteki itirazın iptali istemli davalarda dava şartı arabuluculuk zorunluluğu olup olmadığının belirlenmesi için öncelikle itirazın iptali davalarının hukuki niteliği üzerinde durmuş[2] ve ardından arabuluculuğa tabi olup olmayacağı yönünde doktrinde önde gelen görüşleri belirtmiştir. Zira zorunlu arabuluculuk konusunda varılacak sonuç bu tartışmaların olası cevaplarıyla yakından alakalı olacaktır. Örneğin, itirazın iptali davası münhasıran bir tespit davası olarak kabul edildiğinde alacak talebi niteliğinden soyutlanacak ve arabuluculuğa tabi olmayacağı sonucuna varılabilecektir.

            Yargıtay’ın da belirttiği üzere, bir kısım yazara göre itirazın iptali davası eda – alacak davası[3], başka bir görüşe göre takip hukukuna özgü bir tahsil davası[4], bazılarına göre icra takibinin ilerlemesi açısından alacağın tespiti fonksiyonuna sahip bir dava[5], yine bir kısım yazara göre ise hükmün kapsamı, infazı ve sonuçları açısından icra hukukunda kendine özgü bir davadır[6].

            Zorunlu dava şartı arabuluculuğun kapsamının belirlenmesi hususunda da yazarlar, genel olarak yukarıda tartışılan dava niteliğine ilişkin görüşlerinden hareketle olumlu veya olumsuz şekilde fikir beyan etmiş, Prof. Dr. Ali Cem BUDAK gibi bazı yazarlar ise Yargıtay’ın oluşturacağı görüşte biraz değiştirerek esas alacağı üzere TTK 5/A maddesinde yer alan ''alacak ve tazminat davaları'' düzenlemesinin davadaki talep sonucunu yerine dava sebebini dikkate aldığını vurgulayarak ve itirazın iptali davalarında arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu olduğunu ileri sürmüştür[7]. Yargıtay da gerekçesinde dava amacının dikkate alınması gerektiğine hükmetmiştir.

            3)YARGITAY’IN KONUYA İLİŞKİN YAKLAŞIMI

            Yargıtay, öncelikle arabuluculuk düzenlemelerinin Türk hukukundaki tarihçesinden ve cevap vermeye matuf olduğu ihtiyaçlardan bahsetmiş ve yorumlanacak düzenlemelerin hem lafzının (sözü) hem de özünün (amaç) bir arada göz önünde bulundurulması gerektiğini vurgulamıştır.

            Yargıtay, itirazın iptali davasının hukuki niteliğinin takip hukukuna özgü bir tahsil davası olduğuna hükmetmekle birlikte esasen bu noktada önem arz eden hususun davanın türü değil, amacı olduğuna hükmetmiştir. Bu durum eda davasının yalnızca bir alacağın tahsiline ilişkin açılmayacağı, bir şeyi yapma veya yapmama istemli de ileri sürülebileceği örneği üzerinden gerekçelendirilmiştir. Nitekim amacı bir alacağın tahsiline ilişkin olmayan eda davaları zorunlu arabuluculuk kapsamında olmayacaktır.

            Yargıtay yukarıdaki nitelendirmeleri yaptıktan sonra, itirazın iptali davası özelinde değerlendirmelerine devam ederek itirazın iptali davası açıldığı takdirde genel mahkemelerde dava açılmasında hukuki yarar bulunmayacağını, itirazın iptaline kararına müteakip ilgili ilamın icra dairesine sunulması ile alacağın tahsilinin sağlanabileceği ve nihai amacın da alacağın tahsilini sağlamak olduğu gözetildiğinde işbu davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olması gerektiği tespitinde bulunmuştur. Ayrıca, itirazın iptali davalarının tarafların hakkında serbestçe tasarrufta bulunabileceği davalardan olması sebebiyle 7155 sayılı Kanun’la TTK’ya getirilen düzenlemenin amacıyla da (daha az zaman, emek ve masrafla uyuşmazlığın çözümü) bağdaşacağını ifade etmiştir.

            4)SONUÇ

            Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, 04.12.2020 tarih ve 2020/1943 E. 2020/4052 K. sayılı kararıyla yukarıda açıklanan nedenlere dayanarak 7155 sayılı Kanun’un 20’nci maddesi ile eklenen 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi uyarınca, “ticari nitelikteki itirazın iptali davalarında dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu olduğuna ve arabulucuya başvurulmuş olmasının HMK’nın 114/2 ve TTK’nın 5/A maddeleri gereği dava şartı olduğuna, uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine” oybirliğiyle karar vermiştir.

Saygılarımızla

Forensis Hukuk Bürosu

Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için bir hukuk bürosuyla bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz.

 

[1] İbrahim Ermenek & Betül Azaklı Arslan, İcra ve İflas Hukuku Açısından Ticari Davalarda Arabulucuya Başvuru Zorunluluğu (TTK m. 5/A), Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2020 (148), 135-196, s. 137- 138.

[2] İtirazın iptali davasının hukuki niteliği ve tartışmalar için ayrıca bknz: Forensis Hukuk Bürosu, İtirazın İptali Davasının Tahkime Elverişliliği Hakkında Hukuk Bülteni, 16.11.2020, http://www.forensislaw.com/blog/itirazin-iptali-davasinin-tahkime-elverisliligi (E.T. 29.12.2020).

[3] Baki Kuru, İcra El Kitabı, 2. Baskı, Ankara 2013, s. 248; Ramazan Arslan/Ejder Yılmaz/Sema Taşpınar Ayvaz/Emel Hanağası, İcra ve İflas Hukuk, 6. Baskı, Ankara 2020, s. 180 vd.

[4] İlhan Postacıoğlu & Sümer Altay, İcra Hukuku Esasları, 5. Baskı 2010, s. 224 vd.

[5] Tahir Çağa, Ödeme Emrine İtirazın İptaline Dair, Batıder, 1979, C. X, S. 2, s. 408 vd.

[6] Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/Meral Sungurtekin Özkan/Muhammed Özekes, İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, 4. Baskı, İstanbul 2017, s. 104.

[7] Ali Cem Budak, Ticari Davalarda Dava Şartı Arabuluculuk, Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Dergisi, 15(42), s. 25-40.