TÜRK CEZA KANUNU KAPSAMINDA BELLİ HAKLARI KULLANMAKTAN YOKSUN BIRAKILMA GÜVENLİK TEDBİRİ HAKKINDA
-HUKUK BÜLTENİ-
BÜLTEN TARİHİ: 16.05.2020
I. GÜVENLİK TEDBİRLERİ HAKKINDA GENEL BİLGİ
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, güvenlik tedbirlerini ikinci bölümde düzenlemiştir. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda “Ceza Mahkûmiyetlerinin Neticeleri ve Tarzı İcraları” başlığı altında düzenlenen kamu hizmetlerinden yasaklılık, meslek ve sanatın tatili, yasal kısıtlılık; velayet, vesayet veya kocalıktan doğan hak veya yetkinin kaybı; hükmün ilânı ve müsadere yeni TCK’da “Güvenlik Önlemi” başlığı altında ele alınmaktadır.
Güvenlik tedbirleri; kanunda öngörülen toplumsal savunma vasıtaları olup, toplum için tehlike oluşturan suçun işlenmesinden sonra hâkim tarafından hükmedilen yaptırımlardır[1]. Tanımın içeriğinde de belirtildiği üzere; işbu tedbirlerin uygulanmasının dört şartı bulunmaktadır.
1- Suç, toplum için tehlikeli halin belirtisini oluşturmalıdır,
2- Güvenlik tedbirine suçun işlenmesinden sonra hükmedilmelidir,
3- Güvenlik tedbiri kanun tarafından öngörülmelidir,
4- Güvenlik tedbirine hâkim tarafından hükmedilmelidir[2].
Güvenlik tedbirleri ileriye yönelik olup, özünde iyileştirme, ıslah ve sosyalleştirme amacı bulunan bazı tedbirlerdir. Bu nedenle bu tedbirler bütün suçlular için değil ancak belli tehlikelilik arz eden suçlular ve şahsi durumları gereği haklarında ceza verilemeyecek kişilere uygulanabilir. Tüzel kişilerin isnat yeteneği veya kusurundan bahsedemeyeceğimiz için bunlar hakkında ceza verilemez bunun yerine güvenlik tedbiri uygulanabilir.
II. TCK’DA BELİRTİLEN GÜVENLİK TEDBİRLERİ
Güvenlik tedbirleri TCK’da tek tek ele alınmış olup, sınırlı sayıdadır. Şöyle ki:
8- Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri (m.60)
Tarafımızdan işbu yazıda kanunda sayılan sekiz güvenlik tedbirinin ilki olan “belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” hükümleri ele alınacaktır.
III. BELLİ HAKLARI KULLANMAKTAN YOKSUN BIRAKILMA
765 sayılı TCK cezaların yanında bazı güvenlik tedbirlerine de yer vermekteydi. Ancak güvenlik tedbirleriyle ilgili sistematik bir düzenlemeden yoksundu. 5237 sayılı TCK ise hem cezaları , hem de güvenlik tedbirlerini suç karşılığı yaptırım türleri olarak sistematik bir yapıya kavuşturmuştur[3].
765 sayılı TCK’da ceza mahkûmiyetinin neticesi olarak beş seneden fazla ağır hapse mahkûmiyet durumunda ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklanma cezası uygulanıyordu. İşlemiş olduğu suçtan dolayı pişmanlık duyduğu anlaşılarak iyi hali görülen kimse, asıl cezasını çektiği veya cezanın af ile ortadan kalktığı tarihten itibaren üç yıl geçtikten sonra yasaklanmış haklarının iadesini isteyebiliyordu. Oysa 5237 sayılı TCK bu hükmü tamamen kaldırarak, hak yoksunluklarının süreli olduğunu öngörmüştür. Bundan dolayı 5237 sayılı TCK’da “yasak hakların iadesi” kurumuna yer verilmemiştir. Ancak, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun geçici 2. maddesinde, Anayasa’nın 76. maddesi ile özel kanunlardan kaynaklanan ömür boyu hak yoksunlukları[4] saklı tutulduğundan, özel yasalardan kaynaklanan ömür boyu hak yoksunluklarını sınırlandırabilmek düşüncesiyle yasak hakların iadesi kurumu 06.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Kanun’la 13/A maddesi olarak Adli Sicil Kanunu’na ilave edilmiştir[5]. Belirtmek isteriz ki, 765 sayılı TCK’da hem ceza hem de ceza mahkûmiyetinin sonucu olan kamu hizmetlerinden yasaklılık ile meslek ve sanatın icrasının yasaklanması, 5237 sayılı TCK’da ceza olarak değil artık güvenlik tedbiri olarak 53. maddede düzenlenmiştir. Sonuç olarak yeni TCK güvenlik tedbirlerini ve buna bağlı olarak hak yoksunluklarını sistematikleştirmiş, bu hak yoksunluklarını daha farklı bir içerikte sunarak eski TCK’ya göre daha anlaşılır ve uygulanabilir hükümlere dönüştürmüştür.
IV. BELLİ HAKLARI KULLANMAKTAN YOKSUN BIRAKILMANIN KOŞULLARI
Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin uygulanabilmesi için iki koşulun gerçekleşmesi gerekmekte olup bunlar;
1- Kasıtlı bir suçun varlığı ve
2- İşlenen suçtan dolayı hapis cezasına hükmolunmasıdır.
1- Kasıtlı Bir Suçun Varlığı: Bu koşullardan ilki kişinin kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilmiş olmasıdır. Olası kastla işlenen suçlar da kasıtlı suç sayılır[6]. Taksirli suçlarda kişi hapis cezasına mahkûm edilmiş olsa dahi belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma hükümleri kişiye uygulanamayacaktır. Fakat işbu kurala TCK’ nun 53/6’da bir istisna getirilmiştir. 53. maddenin 6. fıkrasında “Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir…” denmektedir. Madde de yer alan “verilebilir” ibaresinden de anlaşılacağı üzere; kanun koyucu, ceza yanında güvenlik tedbirinin verilmesini zorunlu tutmamakta olup, hâkime takdir yetkisi tanımıştır.
2- İşlenen Suçtan Dolayı Hapis Cezasına Hükmolunması: İkinci koşul ise, kişinin işlediği suçtan dolayı “hapis cezasına” mahkûm edilmiş olmasıdır. Nitekim hak yoksunlukları kural olarak hapis cezası tamamlanana kadar devam eder. Hapis cezasının ertelenmesi hak yoksunluğuna hükmedilmesine engel teşkil etmemektedir. Şartlı salıverilme halinde de aynı durum söz konusudur. Zira, bu iki durumda da denetim süresi cezanın bir infaz şekli olduğu için ceza mahkûmiyetine bağlı hak yoksunlukları denetim süresince devam eder. Birden fazla hapis cezasına mahkûmiyet söz konusu olduğunda, hak yoksunluğu her bir hapis cezasına göre ayrı ayrı belirlenip gösterilmelidir. Cezaların toplanıp toplam ceza üzerinden yasaklılık süresinin belirlenmesi, hukuka aykırı olacaktır. Çünkü TCK’da cezaların toplanması sistemi terk edilmiştir. Bu kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır ve varlıklarını ayrı ayrı korurlar[7]. Kasten işlenmiş suçlarda hapis cezasına değil de adli para cezasına mahkûmiyet söz konusuysa kural olarak hak yoksunlukları uygulanamaz. Ancak, TCK madde 53/1’de belirtilmiş olan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması sonucunda kişi adli para cezasına mahkûm edilmişse belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma güvenlik tedbiri uygulanabilir.
V. HAK YOKSUNLUĞUNA İLİŞKİN İSTİSNAİ HALLER
Daha önce de belirttiğimiz gibi hak yoksunlukları kural olarak kasıtlı bir suçun işlenmesi halinde hapis cezasına mahkûmiyetin sonucu olarak söz konusu olur. İşbu hak yoksunlukları hapis cezasının infaz edildiği süre ile sınırlıdır. Ancak kanun koyucu bu kurallara bazı istisnalar getirmiştir. Şöyle ki;
1- Hak Yoksunluklarının Süresi ile İlgili İstisnai Haller: Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılan kişi söz konusu hakları hapis cezasının infazı süresince kullanamaz. Ancak bu kural şu hallerde geçersiz olur;
a-) TCK m.53/5 fıkrasına göre yine aynı maddenin 1. fıkrasındaki hak ve yetkilerin kötüye kullanılması ile işlenen kasti suçlar halinde (örneğin gerçeğe aykırı mütalaada bulunan bilirkişi, m. 276/1) hapis cezasına hükmedilmişse, cezanın infazından sonra etkili olmak üzere, hükmedilen cezanın yarısından bir katına kadar, söz konusu hak ve yetkinin kullanılması yasaklanabilir[8].
b) Kişi, TCK m. 53/1 fıkrasındaki hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle işlediği bir suçtan dolayı adli para cezasına mahkûm edilmişse yukarıdaki kural burada da geçerli olur. Yani adli para cezasının infazından itibaren işlemek üzere, adli para cezasına tekabül eden gün sayısının yarısından bir katına kadar, söz konusu hak ve yetkinin kullanılması yasaklanabilir. Adli para cezasının taksite bağlandığı hallerde ise süre son taksitin ödendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır[9].
2- Hapis Cezasının Ertelenmesi Halinde Oluşan İlgili İstisnai Haller: Kişi, kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkûm edilmişse ve hapis cezası ertelenmişse denetim süresi boyunca belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma güvenlik tedbiri uygulanır. Hükmün geçersiz olduğu durumlar şunlardır;
a) TCK m. 53/3’te öngörülen hükme göre mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen kişi kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık hakkını kaybetmez. Yani 53. maddenin 1. fıkrasının (c) bendi burada uygulanmaz. Kanun koyucu burada velayet, vesayet ve kayyımlığa ilişkin hakların denetim süresince devam etmesi gerektiğine bir istisna getirmiştir.
b) Kısa süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olan kişinin cezası ertelendiği takdirde o kişi hakkında TCK m. 53/4 uyarınca belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbiri uygulanmaz. Bu hükmün uygulanabilmesi için sonuç olarak hükmedilen hapis cezasının süresinin bir yıla kadar olması yeterli olmayıp, ayrıca bu cezanın ertelenmiş olması da gerekir. Diğer bir deyişle; hapis cezasının kısa süreli ve bu cezanın ertelenmiş olması koşulları birlikte gerçekleştiğinde, kişiye belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma tedbiri uygulanmaz[10].
c) Hapis cezasına mahkûm olmuş kişi hakkında erteleme kararı verilmişse, hâkim bu kişinin kişisel ve sosyal durumuna ve suçu işleyiş biçimine göre TCK m. 53/1-e bendinin uygulanmamasına karar verebilir. Yani bu durumda hapis cezası ertelenmiş olan kişi bir kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tâbi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmeye devam etmesine mahkemece izin verilebilir. Diğer haklar bakımından hak yoksunlukları devam eder.
3- Diğer İstisnai Haller:
a) TCK m. 53/4’e göre fiili işlediği esnada on sekiz yaşını doldurmamış kişiler hakkında belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbiri uygulanamaz. Bu durumda cezanın tür ve süresinin önemi yoktur[11].
b) Kural olarak cezanın infazı sırasında koşullu salıverilen hükümlü bakımından hak yoksunlukları denetim süresince devam eder. Ancak, kanun koyucu hükümlünün kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait yetkilerinin devam edeceğini öngörmüş ve bir istisna oluşturmuştur[12].
c) Kural olarak taksirli suçlar nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilmiş olan kişiye belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbiri uygulanmaz. Ancak burada da bir istisna söz konusudur. TCK m. 53/6 hükmünde belirtildiği üzere; “Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçlar nedeniyle verilen mahkûmiyet kararında üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir.” Hâkim bu kararı verip vermemekte serbesttir. Kanun koyucu hâkime takdir yetkisi tanımıştır. Hükmün kesinleşmesi ile yürürlüğe giren yasaklanma ve geri alma, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar. Mahkeme hak yoksunluğunun süresini belirlerken özen yükümlülüğüne aykırılığın derecesini göz önünde bulunduracaktır. Taksirli bir suçtan dolayı bunlar dışında bir hak yoksunluğuna karar verilmesi mümkün değildir[13].
SONUÇ OLARAK: İşbu bilgi notumuzda, belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirini incelemiştir. Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, TCK’da güvenlik tedbirleri başlığı altında düzenlenmiştir. Her ne kadar TCK’da asli ceza ve fer’i ceza ayrımı ortadan kalkmışsa da belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, bir fer’i ceza niteliği taşımaktadır. Nitekim TCK m. 53/1 “...hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak…” denmek suretiyle söz konusu iddia pekiştirilmiş olmaktadır. TCK’da kişinin bu haklardan yoksun bırakılması kural olarak hapis cezasının süresi ile sınırlı tutulmuştur.
Saygılarımızla
Forensis Hukuk Bürosu
Not: Bültenimizde yer verilen açıklamalar, ilgili mevzuat çerçevesinde konuyu genel hatlarıyla ele alır tarzda hazırlanmıştır. Size özel detaylı bilgi için bir hukuk bürosuyla bağlantıya geçmenizi tavsiye ederiz.
[1] Mohammad Ali Hedayati, Les mesures de sûreté et la réforme moderne du droit pénal, Genéve 1939, s. 11-13 (Cenevre Doktora Tezi); H. Donnedieu de Vabres, Traité de droit criminel et de législation pénale comparée, 3. e éd., Paris 1947, s.35-36; M. Tahir Taner, Ceza Hukuku, Umumi Kısım, 3. Bası, İstanbul 1953, s.95-96.
[2] ARTUK, Mehmet Emin / GÖKCEN, Ahmet / YENİDÜNYA, Caner, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. Baskı, Ankara 2009, s. 905.
[3] TURHAN, Faruk, Yeni Türk Ceza Kanununda Güvenlik Tedbiri Olarak Hak Yoksunluğu ve Yasaklılığının Hukuki Niteliği, Kapsam ve Koşulları Üzerine Bir Değerlendirme, Ceza Hukuku Dergisi, Cilt V, Ağustos 2007.
[4] Örneğin, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 8. m. 1. f. (d) b. “affa uğramış olsa bile” belli bir süreyle hapis cezasına yahut bazı suçlardan ötürü mahkûmiyet, banka kurucusu olmaya engeldir.
[5] ARTUK, Mehmet Emin / GÖKCEN, Ahmet / YENİDÜNYA, Caner, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. Baskı, Ankara 2009, s.916
[6] ÖZTÜRK, Bahri / ERDEM, Mustafa Ruhan, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, 10. Baskı, Ankara 2008, s. 385.
[7] CENTEL, Nur / ZAFER, Hamide / ÇAKMUT, Özlem, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 5. Baskı, İstanbul, 2008, s. 747.
[8] “Sanık polis memurunun sayman mutemeti olduğu sırada zimmet suçunu işlediği halde hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53/5 maddesinin uygulanmaması yasaya aykırıdır.” Yarg. 5. CD. 03.01.2006, 19256/117 (MERAN, s. 278); “Suçun 5237 sayılı TCK’nın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmiş olmasına rağmen, sanık hakkında aynı Kanunun 53/5 maddesinin uygulanmaması yasaya aykırıdır.” Yarg. 5. CD. 01.06.2006, 4713/4767 (ALBAYRAK, s.109).
[9] CENTEL, Nur / ZAFER, Hamide / ÇAKMUT, Özlem, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 5. Baskı, İstanbul, 2008, s. 747.
[10] SOYASLAN, Doğan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 3. Baskı, Ankara 2005, s. 572
[11] ÖZTÜRK, Bahri / ERDEM, Mustafa Ruhan, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, 10. Baskı, Ankara 2008, s. 388.
[12] “5237 sayılı Kanunun 53/1-a,b,d,e bentlerinde yazılı hakları kullanmaktan ceza tamamlanıncaya kadar, 53/3 bendine göre 53/1(c) bendinde belirtilen kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini kullanmaktan ise şartla tahliye tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi… kanuna aykırıdır.” Yarg. 3. CD. 07.03.2007, 15392/2078 (ALBAYRAK, s. 109); “Sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi uygulanırken 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkrada düzenlenen ‘belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına’ ilişkin güvenlik tedbirinin koşullu salıverilmesi halinde kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından sona ereceğinin gözetilmemesi… kanuna aykırıdır.” Yarg. 10. CD. 28.03.2007, 8256/3744 (ALBAYRAK, s. 110).
[13] ÖZTÜRK, Bahri / ERDEM, Mustafa Ruhan, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, 10. Baskı, Ankara 2008, s. 389.